MAHKEMESİ : BURSA 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 03/03/2015NUMARASI : 2014/460-2015/164Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, tarafların müşterek 1993 doğumlu Ali, 1997 doğumlu Bilgenur, 2001 doğumlu Muhammed M. ve 2007 doğumlu Alper isimli dört çocuklarının olduğunu, Şanlıurfa Aile Mahkemesinin 2010/180 Esas, 2010/1049 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını, müşterek çocukların velayetlerinin müvekkiline verildiğini, müvekkili yararına aylık 250,00 TL yoksulluk nafakası ile müşterek çocuklar yararına ayrı ayrı aylık 150,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, müşterek çocukların halen okula devam ettiklerini, masraflarının zamanla arttığını, nafakaların yetersiz olduğunu, davalının da maddi durumunun iyi olduğunu bildirerek, müvekkili yararına hükmedilen aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasının 1.000,00 TL'ye, müşterek çocuklar Bilgenur, Muhammed M. ve Alper yararına ayrı ayrı hükmedilen aylık 150,00 TL iştirak nafakalarının 750,00 TL'ye yükseltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili dava dilekçesinde, açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkilinin herhangi bir işte çalışmadığını, gelirinin olmadığını, bu nedenle annesi ile birlikte yaşadığını, boşanma kararı ile birlikte hükmedilen nafakaları da ödeyemediğini, nafakayı ödemek için borç aldığını, borcunu ödemek için de annesinin emekli maaşını kullandığını, davacının ekonomik durumunun iyi olduğunu, müşterek çocukların tüm masraflarını karşıladığını, istediği nafaka miktarlarının yüksek olduğunu bildirerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile Şanlıurfa Aile Mahkemesi'nin 2010/180 Esas, 2010/1049 Karar sayılı kararı ile davacı yararına hükmedilen aylık 250,00 TL yoksulluk nafakası ile müşterek çocuklar Bilgenur, Muhammed M.ve Alper yararına ayrı ayrı hükmedilen aylık 150,00 TL iştirak nafakalarının dava tarihinden geçerli olmak üzere ayrı ayrı aylık 350,00 TL arttırılarak, davacı için 600,00 TL'ye, müşterek çocuklar Bilgenur, Muhammed M. ve Alper için ayrı ayrı 500,00 TL'ye yükseltilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.TMK.nun 175.maddesi gereğince; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebilir. Yoksulluk nafakası boşanma davası içerisinde istenebileceği gibi, o dava devam ederken ya da sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile de istenilebilir.Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide: "Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir" şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır (Akıntürk, Turgut: Aile Hukuku, 2. cilt, İst. 2002, sh.294).Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.Hakim, yoksulluk nafakasının takdirinde, nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile, nafaka yükümlüsü kocanın gelir durumu arasında bir oranlama yaparak, taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyarak bir karar vermelidir. Bu verilecek karar da TMK.nun 4.maddesi kapsamında hakkaniyete uygun olmalıdır.Somut olayda, davacının ev hanımı olduğu, herhangi bir işte çalışmadığı, gelirinin bulunmadığı, geçiminin babası ve kardeşleri tarafından sağlandığı, aylık 1.000 TL kira ödediği, çocuklardan Bilgenur'un özel okula ve dershaneye gittiği, okul ücretinin yıllık 15.898 TL, dershane ücretinin aylık 200 TL olduğu, Muhammed M.'in 7. sınıfta, Alper'in 2. sınıfta okuduğu, davalının ise tanık anlatımlarına göre pastane işlettiği, oturduğu evin bir milyon TL değerinde olduğu, iki arabasının, fıstık bahçesi içinde havuzlu villasının, muhtelif gayrimenkullerinin olduğu ancak bunları başka şahıslar adına devrettiği anlaşılmaktadır.Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, davacı kadının zorunlu ihtiyaçları, davalının çocuklarına ödemiş olduğu nafaka miktarları ve özellikle yıllık ÜFE artış oranı nazara alındığında mahkemece takdir edilen yoksulluk nafakası miktarı yüksektir. O halde, TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi ve TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranına göre uygun bir yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.