MAHKEMESİ : ADANA 8. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 17/03/2015NUMARASI : 2014/882-2015/224Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılması veya indirilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin Adana 4.Aile Mahkemesinin 2012/622 Esas, 2013/575 Karar sayılı ilamıyla her ay velayetleri anneye bırakılan 3 çocuk için 750 TL iştirak, davalı için ise 400 TL yoksulluk nafakası ödediğini, müvekkilinin haciz ve vergi borçlarından dolayı nafakaları ödeyemediği gibi yaşama imkanı kalmadığını belirterek bu nafakaların kaldırılmasına, olmadığı takdirde her biri için aylık 100 er TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, çocukların okuduğunu, talebin kötüniyetli olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile daha önceden davalı yararına hükmedilen aylık 400 TL yoksulluk nafakasının, dava tarihinden itibaren aylık 100 TL'ye, müşterek çocuklar M. F. , O. K. ile B. H. yararına hükmedilen aylık 250 şer TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren her bir çocuk için aylık 100 TL'ye indirilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılması veya azaltılması talebine ilişkindir.TMK.nun 175.maddesi gereğince; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebilir. Yoksulluk nafakası boşanma davası içerisinde istenebileceği gibi, o dava devam ederken ya da sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile de istenilebilir.Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide: "Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir" şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır (Akıntürk, Turgut: Aile Hukuku, 2. cilt, İst. 2002, sh.294).TMK.'nın 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir. Mahkemece, iştirak nafakası takdir edilirken; müşterek çocukların yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir. (TMK. nun 330/1. maddesi). TMK.nun 176/4.maddesine göre de tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası veya iştirak nafakasının kaldırılması veya azaltılması talebinin reddine karar verilmeli böylece nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.Somut olayda, davacının önceleri iştigal ettiği kendisinin işyerine ve işine benzeyen bir işyerinde 923 TL ücretle çalıştığı, araçları üzerindeki hacizlerin birçoğunun vergi borçları ile ilgili olduğu, boşanma kararı öncesinde de davacının araçları üzerinde birçok haczin bulunduğu, davalının ev hanımı olduğu, annesinin yanında kaldığı, müşterek çocuklardan ikisinin ilkokulda okuduğu, diğer çocuğun henüz okula başlamadığı anlaşılmaktadır.Buna göre mahkemece, nafakaların niteliği, müşterek çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları ile tarafların tespit edilen ve gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarına göre TMK'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun şekilde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aslında gerek davalıların gerekse davacının boşanma davası devam ederken ve şimdiki durumları arasında çok fazla bir değişiklik olmamasına rağmen davanın kısmen kabulüne karar verilip yoksulluk ve iştirak nafakasının azaltılmasına karar verilmesi hatalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.