MAHKEMESİ : BURSA 7. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 17/02/2015NUMARASI : 2014/8-2015/156Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, tarafların 2007 yılında boşandıklarını, boşanma ile birlikte davacı yararına aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, aradan uzun bir sürenin geçtiğini, hayat şartlarının değiştiğini, davacının kolon kanserinden dolayı 30.000 TL harcama yapmak zorunda kaldığını, sağdan soldan aldığı borç ve kızından aldığı paralar ile tedavi olmaya çalıştığını, davacının 500,00 TL nafaka dışında Almanya'dan 145 Euro (435,00 TL) haricinde hiçbir gelirinin bulunmadığını, kızının yanında kaldığını, davalının başka bir kadın ile evlendiğini, Türkiye'de SGK'dan aylık 950 TL ve Alman Hükümetinden aylık 900 Euro (2.700,00 TL) civarında emekli aylığı aldığını, kiraya verdiği bir daire ve dükkanının olduğunu, toplam gelirinin 5.000 TL civarında olduğunu, tüm bu nedenlerle mevcut 500,00 TL nafakanın aylık 1.500,00 TL'ye yükseltilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, açılan davayı kabul etmediklerini, davacıya boşanma ile birlikte verilen aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasının davalı tarafından düzenli olarak ödendiğini, davacı tarafından daha önce Gaziosmanpaşa 1.Aile Mahkemesine açtığı nafaka artırım davasının sübut bulmadığından reddine karar verildiğini, bu kararın davacı tarafından temyiz edildiğini, ancak Yargıtay 3.Hukuk Dairesi tarafından onanmasına karar verildiğini, davacının bu ret kararından sonra 6 ay geçmeden yeniden artırım davası açtığını, bu sürede davalının gelirinde herhangi bir artış olmadığını, davacının Alman Hükümetinden emekli aylığı aldığını, aldığı emekli aylığı ve nafaka ile birlikte davacının aylık 930 TL gelire sahip olduğunu, aynı şekilde Edirne ................de bir dairesinin olduğunu, bu daireden aylık 700,00 TL gelir elde ettiğini, yani ortalama aylık 1.630 TL gelire sahip olduğunu, davacının kızı ile birlikte oturduğunu, kira giderinin bulunmadığını, davacının hastalığından dolayı oluşan giderlerinin Alman Hükümeti sağlık sigortasınca karşılandığını, davacı tarafın davalının geliri ile ilgili iddialarını kabul etmediklerini, davalının Almanya'dan 690 Euro emekli maaşı ile Türkiye'deki emekliliğinden aylık 1.023,00 TL maaş aldığını, 350,00 TL kira giderinin olduğunu, açılan nafaka artırım davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile daha önceden hüküm altına alınan aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 650 TL'ye yükseltilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın tüm, davacı tarafın aşağıda belirtilen temyiz itirazları dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.TMK.nun 175.maddesi gereğince; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebilir. Yoksulluk nafakası boşanma davası içerisinde istenebileceği gibi, o dava devam ederken ya da sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile de istenilebilir.Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide: "Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir" şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır (Akıntürk, Turgut: Aile Hukuku, 2. cilt, İst. 2002, sh.294).Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.Yine; Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını imkansız kılan bir olgu olarak kabul edilmediği gibi, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir gelir seviyesi olarak kabul edilmemektedir (HGK 07.10.1998 gün 1998/2-656 G.688 K., HGK 28.02.2007 gün ve 2007/3-84 E.-95 K.sayılı kararları).Hakim, yoksulluk nafakasının takdirinde, nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile, nafaka yükümlüsü kocanın gelir durumu arasında bir oranlama yaparak, taraflar arasında sağlanan dengeyi koruyarak bir karar vermelidir. Bu verilecek karar da TMK.nun 4.maddesi kapsamında hakkaniyete uygun olmalıdır.Somut olayda, davacının ev hanımı olduğu, Almanya'dan aylık 145 Euro maaş aldığı, kendi adına kayıtlı evinin olduğu, kızının yanında yaşadığı, davalının ise Türkiye'de SGK'dan aylık 1.093 TL, Almanya'dan aylık 690 Euro emekli aylığı aldığı, davalıya ait İstanbul'da bir daire ve bir dükkanın olduğu anlaşılmaktadır. Boşanma davasının karara bağlandığı dönemde kadının ekonomik durumu ile eldeki davanın görüldüğü dönemde kadının ekonomik durumu arasında fark yoktur. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, davacı kadının zorunlu ihtiyaçları, davalının çocuklarına ödemiş olduğu nafaka miktarları ve özellikle yıllık ÜFE artış oranı nazara alındığında mahkemece takdir edilen yoksulluk nafakası miktarı düşüktür. O halde, TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi ve TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oranına göre uygun bir yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.