MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/10/2013NUMARASI : 2013/526-2013/521Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; davalının ........... cd. No.......... Dükkan ... ....../İstanbul adresinde ticarethane statüsü ile abonelik sözleşmesi imzalayarak elektrik kullandığını, tahakkuk eden ve faturalandırılarak kendisine bildirilen elektrik kullanım bedelini ödemediğini, yapılan icra takibine itiraz nedeniyle takibin durduğunu iddia ederek, itirazın iptaline takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesi ile; borcun oluştuğu ....... nolu tesisatın bulunduğu adresle olan ilişiğinin 31.06.1998 yılında son bulduğunu, ayrıldığı tarihte borcunun sıfır bakiye olduğunu borcun 11.10.1998 tarih ve bundan sonraki dönemlerde oluştuğunu, sözleşmenin feshi başvurusu olduğunu, işlemin kurum tarafından sonuçlandırılmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile itirazın iptaline, 140,23TL'nin takip tarihi itibari ile yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davalı adına tahakkuk ettirilen dava konusu tüketim faturalarının 1998/10-2004/03 dönemlerine ait olup 17 adet olduğu, tahakkuk ettirilen faturaların hesabının doğru olduğu, ancak davacı şirketin son ödeme tarihine kadar tüketim faturası bedelinin ödenmemesi halinde elektrik tarifeleri yönetmeliğinin borcunu zamanında ödemeyen abone başlıklı 50.madde hükümlerini uygulamayarak davalının elektriğini kesmediği ve davalıya tüketim faturaları göndermeye devam ettiği, davalının mahalli terk edeceği ve sözleşme iptali konusunda davacı şirkete başvuruda bulunduğuna dair bir belge olmadığı ,aboneliğini iptal ettirmeden mahalli terk eden davalının sayacının davacı şirketçe 11.03.2004 tarihinde söküldüğü, davalının yasal elektrik abonesi olması nedeniyle adına tahakkuk ettirilen ve tutarları son ödeme tarihlerine göre ödenmeyen 8,58TL ve 6,54TL faturalardan ötürü elektriğinin ilgili yönetmelik gereği 31.10.1998 tarihinde kesilmesi gerekeceği, bu tarih itibariyle asıl alacak borcunun (iki adet fatura bedeli) 15,12TL, işlemiş gecikme zammının 106,03TL bunun KDV'sinin 19,08TL olmak üzere takip tarihi itibariyle, toplam140,23TL olarak hesaplandığını belirtmiştir.Somut olayda, davalı davacı şirketin elektrik abonesidir. Aboneliğin tesis edildiği taşınmazı terk etmesine rağmen, abonelik kaydını iptal ettirmemiştir.Davacı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davalı kuruma karşı müteselsilen sorumludur.Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmede; fatura borçlarının zamanında ödenmemesi halinde gecikme zammı alınacağına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak; alacaklı elektrik idaresi, elektriği zamanında kesmeyerek sözleşmede kararlaştırılan yasal faizin üzerinde bulunan gecikme cezasını talep etmektedir. Yönetmeliğin açık hükmüne aykırı davranarak zararın artmasına kendi müterafik kusuru ile yol açan idarenin bu davranışının sonucuna katlanması gerekir. Zira, kanun koyucu alacağını geç alan alacaklının zararının yasal faiz kadar olduğunu kabul ederek düzenleme yapmış ve bu oranın ispatını gerekli görmediği gibi; borçluya zararın bu orandan daha az olduğunu ispat etmesi halinde yasal orandan daha düşük faiz oranından sorumlu olacağına dair bir düzenleme de getirmemiştir.O halde mahkemece, öncelikle faturalar ödenmediği için yönetmelik hükümlerine göre abonenin elektriğinin kesilmesi gereken tarih belirlenmeli, asıl borcun tamamından davacı abonenin sorumlu olacağı dikkate alınmalı, fatura dönemlerinin her biri için, ayrı ayrı faiz ve KDV hesabı yapılmalı, bu hususları içeren ve yukarıdaki ilkelere uygun, açık, ayrıntılı ve Yargıtay denetimine uygun bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile sonuca gidilmelidir. Bu hususlara dikkat edilmeden eksik inceleme ve hatalı rapora dayalı olarak hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.