Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15737 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8136 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/03/2014NUMARASI : 2011/567-2014/120Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; tarımsal sulama abonesi olan davalının tüketim bedelini ödememesi üzerine, davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının borcun tamamına haksız ve hukuka aykırı itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili dilekçesinde; davalının abone olduğunu, ancak borç miktarının 428.021,21 TL olmadığını, icra takip tarihinin 2010 yılı olduğunu, borç hesabının 1998 yılından 2010 yılına kadar yapıldığını, borcun zamanaşımına uğradığını, davacı kurumun tek taraflı yaptığı hesaplamayı kabul etmediklerini, faiz hesaplamasının yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle miktarın yüksek çıktığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulü ile davalının 85.302,44 TL asıl alacak, 138.500,43 TL gecikme cezası ve 24.930,08 TL KDV olmak üzere toplam 248.732,95 TL üzerinden itirazın iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından dava konusu 2007/12 ve 2007/7. dönem tahakkuklarına (kaçak elektrik, kaçak ek tahakkuk ve endeks esaslı olmayan ek tahakkuk) ilişkin kısımlar yönünden bozulması açısından temyiz edilmiştir.Davaya konu icra takip dosyası incelendiğinde; 176.999,52 TL asıl alacak, 212.730,24 TL gecikme cezası, 38.291,45 TL KDV olmak üzere toplam 428.021,21 TL üzerinden takip yapıldığı, takibe dayanak faturalarında 1998/10,12, 1999/9,12, 2000/9,12, 2001/9,11, 2002/11, 2003/11, 2004/11,2005/11, 2006/6, 2007/7 (endeks esaslı olmayan ek tahakkuk) , 12( kaçak),12(kaçak ek tahakkuku) ,2008/3,7,9 dönemlerine ilişkin olduğu görülmüştür.Davalı hakkında, Siverek 2. Asliye Cezam Mahkemesi'nin 2012/205 Esas sayılı dosyasında, 29.12.2007 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağı nedeniyle elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan dolayı yapılan ceza yargılaması sonucunda, sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nun 163/3 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği, bilirkişi raporu ile tespit edilen kurum zararını ödemesi nedeniyle de CMK'nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmüştür.Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı hakkında yapılan ceza yargılamasında, kaçak kullanım miktarı hesap edildiği ve karara bağlandığı gerekçesiyle ayrıca kaçak hesabı yapılmadığı, hesaplanan kaçak miktarının yatırılması nedeniyle davalı abonenin ödeyeceği ( 36.968,52 TL kaçak, 18.757,43 TL kaçak ek tahakkuku) kaçak kullanım miktarının kalmadığının belirtildiği, 2007/8. döneme ait 35.911,13 TL tutarındaki endeks esaslı olmayan ek tahakkukun ise, 29.12.2007 tarihindeki kaçak elektrik tespit tutanağı ile aynı dönemler için iki kez fatura tahakkukunun yönetmeliğe aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi kanaatinde olduğunun belirtildiği görülmüştür.Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, davalı hakkındaki ceza yargılamasında hesaplanan kaçak kullanım miktarının hukuk hakimini bağlamayacağı gözönüne alınmalı ve dosyanın önceki bilirkişi dışında konusunda uzman elektrik mühendisi bilirkişilerin bulunduğu üç kişiden oluşacak bilirkişi heyetine verilerek, davacı kurumun davalıdan tahsilini talep edebileceği kaçak elektrik ve ek tahakkuk miktarının tahakkuk tarihinde yürürlükte bulunan ilgili yönetmelik ve bu yönetmelik gereğince yayınlanan usul ve esaslarda açıklanan yönteme göre hesaplanması için bilirkişi heyetinden rapor alınmalı, daha sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, davalının kaçak elektrik kullanım miktarını hesaplamayan yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görülmemiş, davacı kurumun temyiz itirazlar bu nedenle yerinde olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.