Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15645 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17878 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : SAMSUN 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİTARİHİ : 06/05/2014NUMARASI : 2012/7-2014/647Taraflar arasında görülen telefon aboneliğinden kaynaklanan fatura iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dava dilekçesinde; 18.10.2011 tarihinde yurt dışında bulunduğu esnada bankadan SMS alabilmek için .......... numaralı telefon hattını yurt dışı kullanımına açtırmak için ......... müşteri hizmetleri ile görüştüğünü, yapılan görüşmede müşteri temsilcisinin, hattın yurt dışı kullanıma açılabilmesi için gerekli olduğunu söyleyerek kendisinden kredi kartı numarasını istendiğini ve yurt dışı ücret tarifesini kendisine bildirildiğini, vermiş olduğu onay üzerine hattının yurt dışı kullanımına açıldığını, aynı gün kendisine bankacılık işlemleri için bir adet sms geldiğini, bunun haricinde hattını yurt dışında hiç kullanmadığını, 09.11.2011 günü telefonunu kaybettiğini ancak hattı kontörlü hat olduğu için ve içinde de çok az miktarda kontör bulunduğu için bu durumu davalı şirket yetkililerine bildirme gereği duymadığını, Türkiye'ye döndüğünde kendisine 5.916,00 TL fatura çıkarıldığını ve bu faturanın yurt dışı kullanımından kaynaklı olduğunu, oysa müşteri hizmetleri ile yaptığı görüşmede kendisine hattının faturalı hatta dönüştürüldüğüne dair hiçbir bilgi verilmediğini, kaldı ki yurt dışındaki bu görüşmeleri kendisinin yapmadığını, ayrıca fatura normal limitleri aştığında davalı şirketin hattı kapatma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek zararının daha da artmasına sebep olduğunu belirterek 5.916,00 TL tutarındaki borcunun silinmesini ve bu faturanın iptalini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, 18.10.2011 tarihinde davacının talebi üzerine kontörlü (ön ödemeli) olan hattının yurt dışı kullanımına açıldığını ve yapılan görüşmelerin "dünya varmış tarifesi" üzerinden faturalandırıldığını, davacı ile müşteri hizmetleri arasında yapılan görüşmede tarife ücretlerinin davacıya açıklandığını ve hattının kontörlü olması sebebiyle yurt dışında yapacağı görüşmelerin kredi kartından tahsil edileceğinin kendisine bildirildiğini, davacının kredi kartı bilgileri ile birlikte onayının da alınarak hattın yurt dışı kullanımına açıldığını, yapılan yurt dışı görüşmelerinin davacıya açıklanan tarife üzerinden ücretlendirildiğini, her ne kadar davacı tarafça hattının çalındığı iddia edilmiş olsa da davacının bu durumu müşteri hizmetlerine bildirmediğini ve şayet yapılan görüşmeler üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi bu durumun tamamen davacının kusurundan kaynaklandığını, müvekkili şirkete yüklenecek bir kusur bulunmadığı belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı ile davalı şirketin müşteri temsilcisi ile yapılan görüşmede, davacının faturasız olan hattının faturalıya çevrildiği yönünde açık ve normal, orta zekalı, makul bir tüketicinin anlayabileceği bir şekilde bilgilendirme yapılmadığı ve bu nedenle de davacının telefonunda çok az kontör bulunduğu düşüncesiyle müşteri hizmetlerini aramamasında ve telefonunun çalındığını bildirmemesinde, hayatın olağan akışına göre davacıya izafe edilecek kusur bulunmadığı, kaldı ki davacının hattından yapılan çok sayıda yurt dışı görüşmesinin davalı şirketin dikkatini çekmesi üzerine 12.11.2011 tarihinde müşteri hizmetleri vasıtasıyla davacıya ait telefon hattının arandığı ve 32 saniye görüşme yapıldığı, buna göre davalı şirket görevlilerinin karşılarındaki kişinin davacı olmadığını anlayarak hattı derhal iptal etmeleri gerekirken hattın iptal işleminin 14.11.2011 tarihinde yapıldığı ve aradaki iki gün boyunca görüşmelerin devam ettiği, bu kapsamda davalının davacıya ait telefonun kaybolmasından ve üçüncü kişilerce kullanılmasından sonra gerek bilgilendirme yükümlülüğünü gerekse de hizmeti sonlandırma yükümlülüğünü yerine getirmeyerek hizmet kusurundan dolayı sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ve davalı A.. A.. Tarafından düzenlenen 30.11.2011 tarihli 5.916,36 TL'lik faturanın iptali ile işbu fatura nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Somut olayda, davacının 18.10.2011-16.11.2011 tarihleri arasında yurt dışında bulunduğu, bu süre içerisinde ............. nolu telefon hattından Pakistan operatörlerine ait çeşitli telefon numaraları ile görüşmeler yapıldığı, bu kullanımın bedeli olarak davacı tarafından davalıya 5.916,36 TL fatura tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf, yurt dışında bulunduğu sırada hattını 18.10.2011 tarihinde banka şubesinden SMS alabilmek amacı ile yurt dışı kullanıma açtırdığını, aynı gün banka şubesinden SMS geldikten sonra bu hattını yurt dışında bulunduğu süre içerisinde başkaca hiçbir şekilde kullanmadığını, keza telefonunun 09.11.2011 günü çalındığını ve bu kullanımların 3. kişiler tarafından yapıldığını iddia etmektedir.Dosyada mevcut taraflar arasında imzalanan abonelik sözleşmesinin 4.7. Maddesinde; sim kartın zayi olmasına veya başka bir nedene dayalı olarak abone, hattın görüşmeye kapatılmasını talep ederse bu durumun yazılı olarak veya diğer şekillerde ilgili hizmet kanallarına iletilmek suretiyle bildirilmesini mütakiben hattın haberleşmeye kapatılacağı düzenlenmiştir. Bununla birlikte, müşteri temsilcisi ile yaptığı görüşmede, yurt dışında yapacağı görüşme ücretlerinin kredi kartına yansıtılacağı bilgisi kendisine iletilen davacının hattının çalındığı hususunu ilgili yerlere bildirmemesinin de hayatın olağan akışına aykırı olacağı açıktır.Bu husus gözetildiğinde, davacının telefonunun çalındığını davalı şirkete bildirmeyerek yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediği ve başkalarının usulsüz kullanımına sebep olduğu, dolayısıyla meydana gelen zararın artmasında müterafik kusurunun varlığının kabulü gerekir. BK.nun 98.maddesi delaletiyle aynı yasanın 44.maddesinin 1.fıkrası hükmüne göre, zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödeyenin durumunu diğer bir suretle ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Bu durum karşısında, mahkemece, davacının davaya konu olayda müterafik kusurunun olduğu gözetilerek, meydana gelen zarardan uygun bir miktar indirim yapılmak sureti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.