Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15560 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 451 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı tarafça istenilmekle, daha önceden belirlenen 20.12.2016 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı ... vekili Av. ... geldi. Davalı ... adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00' e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili; müvekkili şirket ile dava dışı ...Limited Şirketi arasında 15.01.2012 tarihinde imzalanan sözleşme ile restorant isim hakkının ücretsiz olarak kullandırılması karşılığında kimsesiz çocukların eğitim almasının kararlaştırıldığını, ancak dava dışı .... Limited Şirketinin yetkilileri olan davalıların aynı zamanda kefil olarak yer aldıkları sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmeklerini, sonrasında davalıların dava dışı .... Limited Şirketindeki hisselerini devrettiklerini, aynı tarihte adi ortaklık sözleşmesinin de feshedilmiş olması nedeniyle dava dışı ....Limited Şirketi hakkında sözleşmede yer alan cezai şart alacağının tahsili için icra takibi başlatıldığını, ancak borçlu şirket hakkında aciz vesikası alındığını, teselsül karinesi gereği davalıların cezai şart alacağından sorumlu olduğunu ileri sürerek; 200.000 USD cezai şart alacağının dava tarihindeki karşılığı olan 387.720 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.Davalı ... vekili; müvekkilinin sözleşmenin tarafı olmadığını, sadece kefil olduğunu, edimleri ve yükümlülükleri üstlenenlerin davacı ve ... Limited Şirketi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı ...; davaya cevap vermemiştir.Mahkemece; sözleşmenin imzalandığı 01.12.2012 tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 589/son maddesi uyarınca, kanunen geçersiz olan sözleşmeye dayanılarak kefillerden cezai şart talep edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.1- Dava, 15.01.2012 tarihli sözleşmeden doğan cezai şart alacağının, aynı sözleşmede kefil olarak yer alan davalılardan tahsili istemine ilişkindir.Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 10.07.2013 tarihinde açılmıştır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın maddede altı bent halinde sayılan davalar, ticari dava sayılır. Taraflardan biri, tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı, ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.6335 Sayılı Kanun'un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re'sen incelenir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirket ile dava dışı şirket arasında imzalanan sözleşmede adi kefil olarak yer alan davalıların tacir olmadığı, dolayısıyla uyuşmazlığın sadece davacı tarafın ticari işletmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.Buna göre, mahkemece; davanın ticari dava olmaması nedeniyle görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gözetilerek, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. 2-) Bozma nedenine göre davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı için takdir edilen 1.350 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/I maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.