MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİTaraflar arasındaki adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 20.12.2016 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı vekili Av. ... geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların ve davalının yapı kooperatifi kurmak amacıyla haricen anlaştıklarını, davalının kendisine arsayı temin etmesinin söylenmesi üzerine Sahilkent 300 parsel nolu taşınmaz içerisinde bulunan arsayı davacılar adına vekaleten satın alarak inşaata başladığını, arsa üzerine iki adet betonarme binanın zemin+4+çatı olmak üzere başlanıldığını ve inşaatın tamamlanma aşamasına geldiğini, davalının şu anda her iki binanın inşaatının da kendisi tarafından yapılmış gibi tavır ve tutum içerisine girdiğini, davacıların inşaattan paylarına düşen daire ve dükkanları teslim etmeye yanaşmadığını, inşaatın bitirilmesi için gerekli tüm masrafların davacılar tarafından davalıya ödendiğini, davacılar tarafından yapılan ödemelerin arsa bedeli ve inşaatın tamamlanmasına yetecek miktarda olmasına rağmen davalının, davacılardan ilave ücret istemesi üzerine taraflar arasında uyuşmazlıklar meydana geldiğini, arsa üzerine yapılan inşaatlar yönünden taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğunu ileri sürerek taraflar arasındaki adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle zaman aşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacıların iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, taraflar arasında adi ortaklık bulunmadığını, davacıların davalarını yazılı belge ile ispatlamalarının gerektiği belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacıların iddialarını ispat edemedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.2)Temyize konu uyuşmazlık; taraflar arasında yapı ortaklığı olarak vasıflandırılan adi ortaklık sözleşmesinin kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır. Adi ortaklığın amacı da kooperatif örgütlenmesine benzeyen bir şekilde üyelerin ödeyecekleri aidatlar karşılığında inşaatın tamamlanmasının ve bu bağlamda her bir üyeye( adi ortağa) kararlaştırılan dairenin verilmesinin sağlanmasıdır. Üyenin kararlaştırılan dairenin sahibi olabilmesi içinde sözleşmede belirlenen şekilde dairenin maliyetini ödemesi gerekir. Kural olarak, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. (TMK m.6) Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme olup, adi ortaklık ilişkisi mutlaka sözleşme temeline dayanır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir.Her ne kadar adi ortaklık ilişkisi her hangi bir şekle bağlı değilse de, bu kural geçerlilik şekli bakımından söz konusu olup, ihtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer. Adi ortaklıkta yazılı sözleşme, geçerlilik koşulu değil, bir ispat aracıdır. HMK'nın 200.maddesi gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 2.500,00 TL'yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; eldeki davada, davacılar, davalı ile aralarında sözlü sözleşmeye dayalı olarak adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, sözleşme gereğince arsa bedeli ve inşaatın tamamlanmasına yetecek miktarda bedeli davalıya verdiklerini iddia etmişlerdir. Davalı savunmasında, ortaklığın varlığını inkar etmiştir. Bu bağlamda; ispat yükü davacı taraftadır. Davacı taraflar adi ortaklığın varlığına ilişkin delil olarak, davacıların şikayeti üzerine davalı hakkında açılan ceza dosyalarını ve bu dosyalardaki davalı beyanlarını göstermişlerdir. Mahkemece, adi ortaklığın varlığına ilişkin, ceza dosyalarındaki davalı beyanları değerlendirilmemiştir. Hal böyle olunca mahkemece, ceza dosyasındaki davalı beyanlarının, davalıyı bağlayacağı değerlendirilerek ve söz konusu dosyalarda bulunan davacı taraflarca yapılan ödemeye ilişkin dekontların da incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. 3) Davalının isminin karar başlığında iki kez yazılmış olması maddi hata niteliğinde olduğu ve mahalinde her zaman düzeltilmesi olanak dahilinde olduğundan bu hususa dikkat çekilmesi ile yetinilmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraflar için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.350 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.