Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15491 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19632 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KANGAL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/04/2014NUMARASI : 2013/298-2014/151Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı, dava dilekçesinde; davalılar ile yaptığı sözleşmeyle tapuya kayıtlı beş ayrı taşınmazın yarı paylarını 19.700.00.- TL ödeyerek satın aldığını; sözleşmede, taşınmazların alıcıya devri yapılmaz ise, satış bedelinin 2 katının cezai şart olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığını; taşınmazları 2007 yılından itibaren kullandığını, taşınmazların devrinin yapılmadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 39.400.00.-TL'nin sözleşme tarihinden yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar, cevap dilekçeleri ile; borçlarının olmadığını, davacının 15 yıldır taşınmazları ekip biçtiğini, taşınmazların iştirak halinde mülkiyete konu olduğundan devrin yapılamadığını belirterek; davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 39.400.00.- TL'nın dava tarihinden yasal faizi ile müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava, resmi olmayan taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen satım bedelinin iadesi ve sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın ödenmesi istemine ilişkindir.Kural olarak, tapuya kayıtlı taşınmazların satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığı sürece geçersizdir. (TMK 706, BK 213, Tapu Kanunu 26, Noterlik Kanunu 60.maddesi) Geçersiz olduğu için de, taraflarına hak ve borç doğurmaz. Ancak, taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilirler. Zira, haklı bir sebep olmaksızın mal edinen kimse onu iade ile yükümlüdür.Cezai şart, asıl borca ilişkin fer'i bir hak olup, geçersiz sözleşmelerde yeralan cezai şartlar da geçersizdir. Geçersiz sözleşmelere dayanarak taraflar birbirlerinden cezai şart isteyemezler.Tüm bu bilgiler ışığında somut olay incelendiğinde; davacı ile davalılar arasında 25/09/2007 tarihli taşınmaz satış sözleşmesi yapıldığı, davalı Zöhre'nin 19.700.00.- TL bedel ile davacıya taşınmazları sattığı, davalı Enver'in sözleşmeyi satıcı Zöhre'nin müteselsil kefili olarak imzaladığı, satış bedelinin nakten alındığının sözleşmede belirtildiği; taşınmazlar alıcıya devredilmez ise, satıcı ve kefilinin satış bedelinin 2 katını cezai şart olarak ödemeyi kabul ettikleri; alıcı davacının, satış bedelinin iadesi ve cezai şartın ödenmesi için eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Buna göre, davaya konu 25/09/2007 tarihli sözleşme, taşınmaz satışına ilişkin olup; geçerlilik şartı olan resmi şekilde düzenlenmediği için geçersizdir. Sözleşme geçersiz olduğu için bu sözleşmede yer alan cezai şarta ilişkin hükümler de aynı şekilde geçersizdir. Bu nedenle, davacı, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı talep edemez. Mahkemece, cezai şart bedeli olarak talep edilen 39.400 TL'nin dava tarihinden yasal faiziyle tahsiline ilişkin karar verilmesi doğru görülmemiştir.Ne var ki, davacı, dava dilekçesinde; geçersiz sözleşme ile satış bedeli olarak 19.700 TL'nin sözleşme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini de talep etmektedir. Bu talebin, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsili talebine ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Başka bir deyişle, dava dilekçesinde; ödenen paranın, ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde ödeme yapılması kastedilmiştir.Bu durumda, mahkemece; harici satış sözleşmesine göre ödenen bedelin(19.700 TL'nin), ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle, denkleştirici adalet ilkesi gereğince enflasyon, ÜFE artış oranları, altın ve döviz fiyatlarındaki artış oranları, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artış oranları v.b gibi çeşitli etkenlerin ortalaması alınarak, ulaştığı alım gücünün tespit edilmesi için konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak belirlenen bedelin, kazanılmış haklarda gözetilerek, denkleştirici adalet ilkesine göre belirlenen miktarın hüküm altına alınması gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sunucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmişitr.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.