MAHKEMESİ : DENİZLİ 1. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 11/03/2014NUMARASI : 2013/572-2014/178Taraflar arasında görülen yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması, yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının yapılan yargılaması sonunda yerel mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; tarafların 17/09/2004 tarihinde boşandıklarını, davacı için 200,00 TL yoksulluk nafakasına müşterek çocuk için aylık 100,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini; müşterek çocuğun bakım ve okul masraflarının, kişisel ihtiyaçlarının arttığını; ayrıca, müvekkilinin, eşinden ayrılarak yoksulluğa düştüğünü, yoksulluk ve iştirak nafakasının hükmedildiği tarihten bu yana yaklaşık 9 yılı aşkın süre geçtiğini; müşterek çocuk için aylık 100,00 TL iştirak nafakasının 1.000,00 TL ye çıkartılmasını, müvekkili için hükmedilen aylık 200,00 TL yoksulluk nafakasının da 1.000,00 TL ye çıkartılmasını, nafakanın her yıl düzenli olarak artırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesini, müşterek çocuk için hükmedilen nafakanın kısmen kabulü ile makul bir oranda artırılmasına karar verilmesi gerektiğini savunmuş; karşılık davasında ise, davacının, yoksulluğunun tamamen kalktığını, evlendikten sonra işe girdiğini, aralıksız çalıştığını, aldığı ücretin asgari ücretin üstünde olduğunu, yüksek miktarda tazminat aldığını, yoksulluğunun ortadan tamamen kalktığını iddia ederek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, müşterek çocuk için hükmedilen nafakanın tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak makul bir miktarda belirlenmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; davacının, geliri bulunduğundan, yoksulluk nafakasının artırılması talebinin reddine; tarafların müşterek çocuğu lise çağında olduğundan, hükmedilen aylık 100,00 TL nafakanın, okumakta olan çocuğun eğitim, sağlık, gıda ve diğer ihtiyaçlarına göre yetersiz kaldığından; aylık 500,00 TL'ye yükseltilmesine; yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin, karşı davacı tarafından açılan dava yönünden ise; davacının, muhasebeci olarak asgari ücretle çalıştığı, asgari ücretle çalışmanın kişiyi yoksulluktan kurtarmayacağı kanaati ile nafakanın aylık 100,00 TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı-karşı davacı vekilinin tüm, davacı-karşı davalı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak; asıl dava; iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasının artırılması, karşılık dava ise; yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkindir.Türk Medeni Kanunun 176/3 maddesi gereğince; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, yoksulluğun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılabilir.Anılan maddede, yoksulluğun hukuksal kavramı tanımlanmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilebileceği belirtilmiştir.Hukuk Genel Kurulunun, 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E.- 95 K. sayılı ilamında ise; “Asgari ücret seviyesinde gelirin bulunması” yoksulluğu ortadan kaldıracak bir olgu olarak kabul edilmemiştir.Diğer taraftan; Türk Medeni Kanunun 176/4.maddesinde; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyet gerektirdiği hallerde iradın azaltılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir.Kanunun bu hükmü gözetildiğinde; nafaka miktarının değiştirilmesi ya da kaldırılması isteklerinin, gelişip değişen şartlar ve hakkaniyet çerçevesinde değerlendirilmesi icap eder.Buna göre; nafaka anlaşmalı boşanma sonucu belirlense dahi; nafaka borçlusunun gelir ve mal varlığında sonraki zamanlarda elinde olmayan çeşitli sebeplerle gerçek ve önemli ölçüde azalma olup, nafakanın ödenmesinin çekilmez bir hal aldığı durumlarda; nafaka, hakkaniyete uygun bir miktarda indirilebilir.Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden, karşı davada, davalı-karşı davacının gelirinde bir azalma olmadığı gibi, davacı-karşı davalı kadının asgari ücretle çalıştığı anlaşılmıştır. Kendisine, aylık 200,00 TL yoksulluk nafakası bağlanan davalının geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün olmadığına göre, işe girip çalışması zorunludur. Yukarıda da açıklandığı üzere; Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre, asgari ücretin yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ilke olarak kabul edilmiştir. ( HGK'nun 01.05.2002 gün 2-397 E. 339 K. sayılı kararında olduğu gibi ). Öte yandan; davalının çalışmaya başladığı iş, her an için sona erdirilebilecek bir iş olup, sabit ve güvenceli bir iş değildir. Geçici işlerde çalışmak, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez. Bu nedenle, davacı-karşı davalı kadının çalışarak elde ettiği geliri ve aldığı nafaka miktarı toplamı, onu, yoksulluktan kurtaracak miktarda değildir.Mahkemece; davacı- karşı davalı (nafaka alacaklısı) kadının, asgari ücretle çalışıyor olmasının, yoksulluğunu ortadan kaldırmadığı değerlendirilmesi ile artırım talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmüş ise de; günün ekonomik koşulları, davacı- karşı davalı (nafaka alacaklısı) kadının, aldığı asgari ücret dışında gelir getiren bir mal varlığının bulunmaması, ve ele geçen nafaka miktarı gözetildiğinde; nafaka miktarında indirim yapılması isabetsiz olup, hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.