MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/07/2013NUMARASI : 2004/391-2013/362Taraflar arasındaki maddi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı Ankara Valiliği İl Özel İdaresi vekili ile davalı M.. B.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili 29.07.2004 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin, mülkiyeti davalı Ankara İl Özel İdaresi'ne ait ........ binasında .......numaralı işyerinin kiracısıyken, 24.12.2003 tarihinde .......... binasında çıkan yangın sonucu işyerinde bulunan demirbaş ve tefrişat malzemesinin yandığını, yangından sonra müvekkilinin ticari faaliyetini yürütemediğini, müvekkilinin toplam zararının 35.000.000.000 TL (35.000,00 TL) olduğunu, bu zarardan davalı Metin'in BK'nın 41. maddesi gereğince, davalı İbrahim'in BK'nın 55. maddesi gereğince, davalı İl Özel İdaresi'nin ise BK'nın 58. maddesi gereğince kusursuz sorumlu olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup, 3.000.000.000 TL'nin (3.000,00 TL) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 18.04.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 22.500,00 TL'ye yükseltmiş ve 22.500,00 TL'nin yalnızca davalı Ankara İl Özel İdaresi'nden tahsilini talep etmiştir. Davalı İl Özel İdaresi vekili cevap dilekçesinde; yangının, davalı İbrahim'in yanında işçi olarak çalışan davalı Metin'in aydınlatma jeneratörünü çalıştırırken, jeneratördeki benzinin dökülüp alev alması sonucu çıktığını, müvekkilinin düzenli olarak yangına müdahale ekipmanlarını yenilediğini, çarşının düzenli olarak bakım ve onarımını yaptığını, yangının çıkışında müvekkiline yüklenecek hiçbir kusur olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Davalı M.. B.. vekili cevap dilekçesinde; ...........binasının 1950 yılında yapıldığını, binadaki elektrik tesisatının o tarihten sonra yenilenmediğini, binada yangın söndürme ve önlemeye yönelik hiç bir tertibatın bulunmadığını, müvekkilinin yangının çıkışında ihmali olduğu düşünülse bile müvekkilinin tüm binanın yanmasından sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı İ.. K.., cevap dilekçesi vermemiş, davacı vekili 02.11.2004 tarihli celsede, davalı İbrahim yönünden davayı atiye bıraktıklarını beyan etmiştir. Mahkemece; davalı İ.. K.. aleyhine açılan davanın atiye terk edildiği gerekçesiyle bu davalı hakkında açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkında açılan davanın kabulü ile 22.500,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı Ankara İl Özel İdaresi vekili ile davalı M.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalı M.. B.. vekilinin temyiz istemi, temyiz harcı ve posta giderlerinin yedi günlük kesin süre içinde yatırılmasına yönelik muhtıraya rağmen yatırılmadığından bahisle 02.01.2014 tarihli ek kararla reddedilerek, hükmün bu davalı tarafından temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiş, ek karar davalı M.. B.. vekiline tebliğ edilmiş, davalı vekili ek karara karşı temyiz isteminde bulunmamıştır. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı Ankara Valiliği İl Özel İdaresi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir. Dava; davalı İl Özel İdaresinin mülkiyetinde bulunan ........... binasında çıkan yangın nedeniyle davacının kiracı olarak kullandığı dükkandaki mallarının zarar gördüğünden bahisle açılmış maddi tazminat istemine ilişkindir. Temyize konu uyuşmazlık; davacının, davaya konu zararın doğmasında, kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. (BK m.44; TBK m.52)Zararla sonuçlanan hukuka aykırı bir davranışta bu hükümlerin uygulanabilmesi için öncelikle ortak kusurun belirlenmesi gerekir. Bunun için de zarar görenin zarardan kaçınma görevini yerine getirmemesi ile ortaya çıkan davranışın objektif ölçülerle bir kusur sayılıp sayılmayacağı ve bu kusurun zararın meydana gelip gelmemesinde bir payı olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır...........yangınıyla ilgili olarak açılan ceza davasının yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunda; çarşıda sürekli elektrik kesintisi yaşanmasına rağmen çarşı esnafının gerekli girişimde bulunmadığı, elektrik kesintilerini sonlandırmak üzere alınması gerekli tedbirleri belirleyemedikleri, çarşı içerisinde yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı madde bulundurulmasına, satılmasına karşı ortak hareket etmedikleri, ortak alanların amacı dışında işyeri olarak kullanılmasına karşı çıkmadıkları, ortak mekanların düzensiz kullanılmasına müsamaha gösterdikleri, çarşının güvenliğini tehlikeye düşürebilecek taksirli davranışları önlemede yetersiz kaldıkları belirtilmek suretiyle, çarşı esnafının davaya konu zararın meydana gelmesinde %20 oranında kusurlu olduğu rapor edilmiştir.15.04.2004 tarihli tespit raporunda da; elektrik kesintilerine karşı çarşı esnafının gerekli hassasiyeti gösterip, bir arada bulunmanın ortak bilinci ile hareket etmedikleri, çıkan olumsuzluklar karşısında münferit çözümler aramadıkları, tehlike anında kullanılacak alanların kaçak dükkan olarak kiralanmasına sessiz kaldıkları, hiçbir tedbir almadan sadece her esnafın kendi dükkanını beslemek için kullandığı jenaratörleri gelişi güzel çalıştırdığı, başkalarının çalıştırmasına da seyirci kaldığı, hassas malzemeleri önlem almaksızın depoladıkları, hem kendi hem de diğer dükkan sahiplerinin hayatını ve malını tehlikeye attıkları, bu bakımından çarşı esanafının %20 oranında kusurlu olduğu rapor edilmiştir. Diğer taraftan, mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda; çarşı esnafının elektriklerin sık sık kesilmesine duyarsız kaldığı, gerekli tedbirleri almadıkları, yanıcı ve parlayıcı maddelerin satışına karşı çıkmadıkları belirtilerek; davaya konu zararın meydana gelmesinde %10 kusurlu oldukları rapor edilmiştir. Ayrıca, yangında zarar gören diğer iş yeri sahiplerinin açtığı ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş emsal dosyalarda da çarşı esnafının yangının çıkışında ve yayılmasında %20 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek, hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.Bu bağlamda; davaya konu zararın meydana gelmesinde davacının da aralarında bulunduğu çarşı esnafın %20 kusurlu olduğu açıktır. Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının yangın nedeniyle uğradığı zararın miktarı 22.500,00 TL olarak belirlenmiş, mahkemece, kusur indirimi yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiştir. Hal böyle olunca mahkemece; davacının da aralarında bulunduğu çarşı esnafının, davaya konu zararın meydana gelmesinde %20 oranında kusurlu olduğu dikkate alınarak, belirlenen tazminat miktarından, bu oranda indirim yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu bu husus göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.