MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vekili Av. ... ile aleyhine temyiz olunan davalı vekili Av. ... geldi. Gelen taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldü.Belli saatte dosyadaki bütün kâğıtlar okunarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:.Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalının kayınbirader - enişte olup .... ortaklaşa inşaatlar yaptıklarını, .... oldukları inşaatlarla ilgili olarak birbirlerini ibra ederek ibra ve tasfiye sözleşmesi düzenlediklerini, ancak.... yapılan inşaattan müvekkilinin payına düşen 2 adet daire düştüğünü, bu dairelerin davalı tarafından 3. şahıslara satılmış olmasına rağmen müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi inşaatın zarar ettiğinden bahisle 50.000 TL borçlandırıldığını ileri sürerek; dairelerin bedelinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL nin faizi ile tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkilinin eni??te - kayınbirader olmalarına rağmen aralarında uzunca süredir husumet bulunduğunu, bu nedenle tarafların karşılıklı irade ile tüm ortaklığı sona erdirme kararı alarak 30.03.2011 günlü adi ortaklık tasfiyesi sözleşmesinin imzaladığını, anılan sözleşme ile taraflar arasında kurulan ve dava konusu ....de kapsar tüm ortaklıkların sona erdiğini, davanın 30.03.2011 günlü tasfiye sözleşmesinin yer alan vergi ve .... primleri ödeme borcundan kaçınmak için açıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur....Mahkemece; “…taraflar arasında akdedilen 29.11.2010 tarihli sözleşme ile kurulan adi ortaklığın 30.03.2011 tarihli tasfiye sözleşmesi ile tasfiye edildiği, tasfiye sözleşmesinin dava konusu yerleri de kapsadığı ve davacı tarafından imzalandığı, her ne kadar tasfiye sözleşmesinin IIc maddesi davacı tarafından tek taraflı olarak çizilmiş ise de diğer ortakların onay ve imzasının bulunmadığı, tasfiye sözleşmesinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği ve tasfiyenin tüm taşınmazlar, sermaye ve kar payı dikkate alınarak yapıldığı, tek taraflı çıkarımın söz konusu olamayacağı ve tek yanlı imzanın hüküm ifade etmeyeceği (…) davacının davalıyı 18.05.2011 tarihli ibraname ile ibra ettiği, ibranamedeki imzanın inkar edilmediği ve ayrıca tasfiye sözleşmesi ve ibranameye karşı aynı güçte yazılı belge ibraz edilemediği” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden; akraba olan taraflar arasında Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, 29.11.2010 tarihinde taraflarca imzalan sözleşme ile ....davacının %16.67, davalının % 50 ve dava dışı İrfan Şeker’in %33,33 oranında pay sahibi bulunduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.Davacı iş bu davada, 29.11.2010 tarihli sözleşme uyarınca payına düşen dairelerin davalı tarafından satılmış olması nedeniyle elde edilen bedelin ödetilmesini talep ettiğine göre, bu talebinin ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığının kabulü gerekir. Türk Borçlar Kanununun 642 vd. maddelerinde düzenlenen tasfiye; ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Şu durumda, adi ortakların tümünü ilgilendiren böyle bir davada, dava dışı ortak.... davada taraf olarak yer alması zorunludur. Nitekim, Türk Borçlar kanununun 644. maddesinde de ortaklığın sona ermesi halinde tasfiyenin, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliği ile yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Hal böyle olunca; mahkemece, dava dışı ortak ....e davaya dahil edilmesi için davacı tarafa mehil verilerek taraf teşkilinin sağlanması ve bundan sonra davanın esasına girilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 990 TL vekâlet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.