Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15180 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3911 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : İZMİR 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/09/2014NUMARASI : 2014/151-2014/363Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 06.10.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; duruşma için tayin olunan günde taraflar ve vekilleri gelmediler. Açık duruşmaya başlandı ve taraflardan kimsenin gelmediği anlaşılmakla işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında ortaya çıkan geçimsizlik nedeniyle davacının son tartışmayı müteakip boşanma kararı ile evden ayrılarak baba evine döndüğünü, fiili ayrılığı müteakip davalının, davacının bankadaki parasını şifreyi daha önce telefonuna tanımladığı için kendi hesabına aktararak hesap bakiyesini sıfırladığını ileri sürerek, davacıya ait olan 24.567,00 TL nin davalı tarafından çekildiği 31/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak açılan davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu beyanla, öncelikle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, bankadaki paranın müvekkili davalının katkıları ile oluştuğunu, yasal mal rejiminin tasfiyesine konu edilebilecek bir meblağ olduğunu, fiili ayrılığın 02.11.2012 tarihinde meydana geldiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davalının davacı ile evlilik birliği devam ettiği süreç içerisinde, davacının mevduat hesabından iki seferde toplam 24.577,39 TL'yi internet havalesi yoluyla çektiğinin banka kayıtlarından anlaşıldığı, davalının parayı davacının talimatı ile çektiği yolunda savunmada bulunduğu ve davacının kredi kartı borcunu yatırdığını iddia etmiş ise de, bunun için davalının internetten parayı çekmesinin gerekmediği, kredi kartı borcunu EFT ile ödeyebileceği halde parayı çekip sonra ödediği yolundaki savunması yeterli görülmediği,16.000,00 TL'yi davacıya verdiği iddiasının sübuta ermediği gerekçesi ile davanın kabulü ile, 24.567,00 TL'nin 31.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, internet bankacılığı kavramı açıklanmasında yarar bulunmaktadır. İnternet, birden fazla haberleşme ağının (network) bilgisayarlar aracılığıyla meydana getirdikleri bir iletişim ortamıdır.(Sözer,B.; Elektronik Sözleşmeler, İst. 2002, S.7)Günümüzde internet, tüm dünya üzerine yayılmış olan çok geniş bir bilgisayar ağı durumunu gelmiştir. Bu iletişim ağından yararlanan internet bankacılığı; teknolojide meydana gelen gelişmeler sonucu ortaya çıkan ve hemen hemen bütün bankacılık işlemlerinin internet üzerinden yapılabilmesini sağlayan elektronik bir bankacılık türüdür. Eş söyleyişle, interaktif bankacılık, bankacılık hizmetlerinin internet üzerinden sunulduğu bir bankacılık türü olarak da tanımlanabilir.Bankalar tarafından hazırlanan sözleşmelerde yer alan yaygın tarifiyle internet bankacılığı ise; şahsın kablolu, kablosuz iletişim sistemleri ile teknik şartlara haiz bilgisayar, GSM, telefon gibi araçlar üzerinden ve internet-wap aracılığı ile otomatik, sesli yanıt sistemi ile şifre ve parolayı kullanarak, bankanın belirleyeceği kurallar ve limitler dahilinde şahsın banka hesapları üzerinde her türlü işlem yapma yöntemidir.İnternet bankacılığındaki en önemli sorun, hiç kuşkusuz güvenlik sorunudur. Güvenli bir internet bankacılık hizmetinin sunulmasında, böyle bir hizmetin alınmasında, hem bankanın hem de müşterinin üzerine düşen yükümlülükler ve sorumluluklar vardır. Bu bağlamda, internet bankacılığı hizmetini müşterilerine bankalar sunduğuna göre, bu sistemin güvenliğine yönelik tüm tedbirleri almaları ve sistemi bilinen en son teknolojik gelişmeye uygun hale getirmeleri büyük önem taşımaktadır. Hiç kuşkusuz, müşterilerin de internet bankacılığında kullanılmak üzere kendilerine verilen kullanıcı adı, şifresi ve diğer bilgileri üçüncü kişilerin eline geçmesini önleyecek gerekli tedbirleri almaları ve bu konuda azami özeni göstermeleri gereklidir.Somut olayda; tarafların evlilik birliği içerisinde, davacının internet bankacılığında kullanılmak üzere kendisine verilen şifreyi davalıya verdiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacının şifresini muhafaza etmeyerek davalıya vermesi, gerekli güvenliği almayarak davalının hesabındaki parayı çekmesine neden olduğu hususu dikkate alındığında davacının da olayda müterafik kusurunun bulunduğu kabul edilmelidir. Hal böyle olunca; mahkemece, davacının müterafik kusuru dikkate alınarak hükmedilen alacak üzerinden indirim yapılarak sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken, davacının müterafik kusurunun değerlendirilmemesi doğru görülmemiştir. Ayrıca, somut dava Aile Mahkemesinde açılmış, görevsizlik kararı ile dosya Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmiştir. 6100 Sayılı HMK.nun 331/2.maddesi "Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder." hükmünü ihtiva etmektedir. Nihai kararı veren mahkemece davalı vekili lehine görevsizlik kararı gereğince vekalet ücreti takdiri gerekirken; bu konuda herhangi bir karar ittihazı cihetine gidilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.