MAHKEMESİ : ANKARA 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİTARİHİ : 31/12/2013NUMARASI : 2013/701-2013/4213Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, tapu iptali ve tescil isteminin reddine, davalı S.. K.. yönünden alacak isteminin reddine, diğer davalılar E.. G.., F.. G.. ve Ü.. G.. ve dahili davalı T.. G.. yönünden alacak isteminin kabulüne yönelik olarak verilen hüküm; davacı vekili ile davalılardan E.. G.., F.. G.., Ü.. G.. ve dahili davalı T.. G.. vekili tarafından temyiz edilmiş, hükmün duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen 06.10.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılardan E.. G.. ve davalılar vekili Av. O. K. ile davacı vekili Av. U.. N.. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, 03.06.2010 tarihli sözleşme ile davalılar E.. G.., F.. G.. ve Ü.. G..'ün murisi olan M. G. 'e ait daireyi satın aldığını, müvekkilinin sözleşmedeki edimlerini yerine getirmiş olmasına rağmen dairenin halen diğer davalı kooperatif adına tapuda kayıtlı bulunduğunu ileri sürerek; dairenin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tescilini, bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmede belirtilen 66.000 TL nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.Davalılar ve dahili davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerin murisi M. G. ile davacı arasında imzalanan 03.06.2010 tarihli sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu, bu nedenle davacının sözleşmede kararlaştırılan işi usulüne uygun olarak teslim ettiğini ispatlaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı kooperatif vekili cevap dilekçesinde; müvekkili kooperatifin, davacı ile diğer davalıların murisi arasında yapılan sözleşmede taraf olmadığını, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını, ayrıca sözleşmeye konu taşınmazın dava dışı 3. kişi adına tapuda kayıtlı bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davaya konu dairenin, sözleşmenin düzenlendiği tarihte 3. kişi adına tapuda kayıtlı bulunduğu, diğer taraftan sözleşmenin de geçersiz olduğu, bu durumda tarafların ancak birbirlerine vermiş oldukları bedelleri isteyebileceği gerekçesiyle; tapu iptali ve tescil isteminin reddine, davalı S.. K.. yönünden alacak isteminin reddine, diğer davalılar E.. G.., F.. G.. ve Ü.. G.. ve dahili davalı T.. G.. yönünden alacak isteminin kabulü ile 66.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalılardan E.. G.., F.. G.., Ü.. G.. ve dahili davalı T.. G.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Uyuşmazlığa konu dava, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, ancak mahkemece (davanın dayanağının konut satışına ilişkin sözleşme olduğu gerekçesiyle) verilen görevsizlik kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, dava dosyası tüketici mahkemesine gönderilmiştir.Karar tarihinde yürürlükte olan 4822 sayılı kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesinde; kanunun amacı açıklandıktan sonra, “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde; “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun 3.maddesinde; “Mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine anılan kanunun 3/d maddesinde; “Hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyet” olarak tanımlanmıştır.Bir hukuki işlemin 4077 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Yasanın lafzından da anlaşıldığı üzere, tüketici olarak kabul edilmenin ilk koşulu, ticari veya mesleki olmayan bir amaçla hareket edilmiş olmasıdır.Böyle olunca, bir malı olduğu gibi ya da işleyerek bir başkasına satanlar, çıkar karşılığı devretmek üzere satın alanlar, yine bir mal veya hizmeti mesleki veya ticari amaçlarla satın alanlar tüketici sayılamayacaklardır. Burada, mal herhangi bir şekilde ticari hayata geri dönmemektedir.Bu açıklamalar ışığında, davacı ile davalıların murisi arasında imzalanan 03.06.2010 tarihli sözleşme ile taraflarca sunulan dilekçeler birlikte incelendiğinde; davalı kooperatife ait binaların yapımını yüklenen diğer davalılar murisi M. G. 'ün, bu binaların elektrik işini alt yüklenici sıfatıyla davacıya verdiği, bu işin karşılığında ise muris tarafından bir dairenin davacıya verileceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.Buna göre; alt yüklenici sıfatıyla yüklendiği iş karşılığında, iş bedeli olarak daire almayı kabul eden davacının, tüketici sıfatını taşımadığı gibi, bu işlemin tüketici işlemi olmadığı, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı yasa kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, daha önce asliye hukuk mahkemesince verilmiş olan görevsizlik kararı da, kanun yoluna gidilmeksizin kesinleştiği için, dosyanın gönderilmiş olduğu mahkemeyi bağlamamaktadır.Hal böyle olunca, mahkemece; bir dava şartı olan görev konusunun kendiliğinden gözetilmesi ve davaya bakmakla görevli olan mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı tarafın temyiz itirazları ile davalı tarafın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınıp davalı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 06.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.