Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15168 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3574 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : GELİBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/10/2014NUMARASI : 2014/72-2014/690Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davalı asil A.. M.. ile vekili Av.A. S. geldi. Karşı taraf adına davacılar vekili Av.E. D. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kâğıtlar okunarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin maliki olduğu ......... parsel sayılı taşınmazın, açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda davalı adına tesciline karar verildiğini, müvekkilleri adına olan tapu kaydı iptal edilmeden önce taşınmaz üzerine 300'den fazla şeftali ve kiraz ağacı dikildiğini, aldırılan bilirkişi raporu ile davalının sebepsiz zenginleştiğinin belirlendiğini ileri sürerek; bilirkişi raporunda yer alan 10.000 TL'nin dışında kalan 20.872,50 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacılar tarafından müvekkili aleyhine aynı gerekçe ile açılan 2010/354 esas sayılı davada alacak miktarının bilirkişi tarafından 30.872 TL olarak belirlendiğini, ancak 10.000 TL alacak istemi ile açılan kısmi davanın kabulüne dair kararın kesinleşmemiş olması nedeniyle açılan iş bu ek davanın dinlenemeyeceğini, esas yönünden ise davacıların müvekkili tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasından haberdar olmalarına rağmen ağaçları diktiklerini, bu nedenle davacıların iyiniyetli olmadıklarını, ayrıca yeraltı suyu bulunması nedeniyle taşınmazın meyve ağacı dikimine elverişli olmadığını, müvekkilinin taşınmazı bu nedenle 3. kişiye tarla vasfı ile sattığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davacılar tarafından açılan kısmi davada aldırılan bilirkişi raporu ile alacak miktarının belirlendiği, bu nedenle iş bu ek davada usul ekonomisi nedeniyle yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına yer olmadığı gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin olup, ek dava niteliğindedir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacılar tarafından aynı nedenle davalı aleyhine Gelibolu Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2010/354 Esas sayılı davada, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 10.000 TL'nin tahsilinin istendiği, bilirkişi aracılığıyla alacak miktarının 30.872,53 TL olarak belirlendiği, yapılan yargılama neticesinde 30.01.2014 tarihli karar ile davanın kabulüne karar verildiği, ilamın temyiz edilmeksizin 13.01.2015 tarihinde kesinleştiği, temyize konu iş bu ek davanın ise (kısmi davada verilen hüküm kesinleşmesinden önce) 06.02.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.TMK.nun 722/1.maddesinde; "Bir kimse kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini yada başkasının arazisindeki yapıda, kendisinin ya da bir başkasının malzemesini kullanırsa, bu malzeme arazinin bütünleyici parçası olur", 2.fıkrasında; "Arazinin maliki, rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebilir.", yine, 723.maddesinde; "Malzeme sökülüp alınmaz ise, arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hakim, malzeme sahibinin uğradığı zararın tamamının tazmin edilmesine karar verebilir. Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyi niyetli değilse, hakimin hükmedeceği miktar, bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı enaz değeri geçmeyebilir." hükümleri bulunmaktadır.Eldeki davanın davalısı tarafından, davacılar aleyhine açılan ve (1988 yılında tapu kaydı üzerine tedbir konularak) 2006 yılında karara bağlanan tapu iptal ve tescil davası sonucu, davacı A.. M.. adına kayıtlı 11.02.1983 tarih 10 no'lu eski tarihli ve hukuken geçerli olan tapu kaydının, fidanların dikili olduğu .......... sayılı parselle birlikte daha birçok parseli de kapsadığı kabul edilerek, taşınmazların tamamının davacı A.. M.. adına tesciline karar verildiği, dosya içindeki Gelibolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/122 E. 2006/10 K.sayılı ilam örneğinden anlaşılmaktadır.HGK.nun 03.07.2002 gün ve 2002/6-49-586 sayılı kararında belirtildiği gibi; "Tescil işlemi gerçek maliki ve gerçek hakkın kapsamını göstermiyorsa, başka bir deyişle gerçeğe ters düşüyorsa o tescil doğru değil, yasanın deyimiyle yolsuz bir tescildir"Sözü edilen karar, tapu kaydı üzerine konulan tedbir uzun yıllar sürdükten ve tüm deliller toplanıp, karar aşamasına gelen tapu iptali ve tescil davasının karara bağlanmasından bir süre önce dikilen fidanların yaşı, nitelikleri ve raporda belirtilen mevcut halleri nazara alındığında, davacıların iyi niyetli olduğu kabul edilemez (13.Hukuk Dairesinin 08.05.2000 gün ve 2000/4320 E.-2000/4383 K.sayılı kararı).Zira, TMK.nun 993 ve 995.maddeleri ile anılan Kanunun 3.maddesinde düzenlenen sübjektif hüsnüniyettir. Sübjektif iyiniyet, bir hakkın kazanılmasında veya bir hukuksal sonucun ortaya çıkmasında buna ait bir engeli bilmemeyi gösterir.Ayrıca, TMK.nun 2.maddesine göre de; "Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.".Bu bakımdan; ağaçların dikildiği tarihte malik olan davacıların, 1988 yılından 2006 yılına kadar yerel mahkemede devam eden ve 2009 yılında kesinleşen tapu iptali ve tescil davasının geçirdiği aşamalar dikkate alındığında, iyiniyetli olduğu kabul edilemez. Kaldı ki, davacılar taşınmazın 1988 yılından beri davalı olduğunu ve tapu kaydı üzerinde tedbir bulunduğunu bile bile, Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde düzenlenen dürüst davranma kuralına da aykırı olarak ağaç dikmiştir.Öte yandan, bilirkişi raporunun kesinlik kazanması ve kazanılmış hak teşkil etmesi verildiği ilk dava için geçerli olup, kısmi davada alınan bilirkişi raporu daha sonra açılan ek davada hakimi bağlamaz. Kaldı ki, bilirkişi raporu takdiri delillerden olup, kısmi davada alacağın dava edilen miktar kadar olduğunun ispat edilmesi yeterlidir. Açılan ek davaya konu edilen alacağın miktarının ise, davacı tarafından kanıtlanması gerekir. Bu nedenle kısmi davada alınan bilirkişi raporu, ek davadaki alacak miktarının da ispatı için yeterli sayılamaz.O halde, mahkemece; davacıların kötüniyetli zilyet olduğu kabul edilerek, yeniden keşif yapıldıktan ve TMK.nun 722/3.maddesinde yazılı ilke ve esaslar doğrultusunda bilirkişilerden rapor aldırıldıktan sonra, (kısmi davada hükmedilen miktar da gözönüne alınarak) uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.SONUÇ; Açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.