Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada, muris M...'in Sivaslı Noterliğinin 20.05.1977 tarih ve 1078 sayılı vasiyetnamesinin, vasiyete konu taşınmazların bir kısmının muris tarafından sağlığında satıldığı, kalanın ise mirasçılar arasında rızaya dayalı olarak paylaşıldığı ileri sürülerek iptali istenilmiştir.Birleşen dava dilekçesinde ise; davacı, murisi tarafından davalı belediyeden ihale ile satın alınan 23 ve 27 nolu dükkânların davalı Belediye adına olan tapu kayıtlarının iptali ile tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, asıl ve birleşen davalar yönünden yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.HUMK.nun 43. ve 45.maddelerinde (HMK.nun 57. ve 166.maddeleri); davaların birleştirilmesinin hangi hallerde söz konusu olduğu açıklanmıştır. Buna göre, "davaların aynı sebepten doğması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde iki dava arasında bağlantı var sayılır." Olayımızda ise, birleştirilen her bir davanın davacısının aynı kişi olması dışında, davalar arasında ortak yön yoktur. Bu ise bağlantı kapsamında değerlendirilemez. Çünkü, davaların niteliği ve taleplerin ilgili yasal düzenleme kapsamında değerlendirilmesi yönünden her bir davanın ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Mahkemenin, birleştirme suretiyle, davaları soruşturması, doğru bir sonuca ulaşılma olanağını ortadan kaldırmıştır. Böylece bu usul hatası sonuca etkili olmuştur. Bu durumda, davalar ayrılmalı, her birinin nedeni, delilleri ve yasal şartları yönünden bağımsız olarak soruşturma yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemenin gerekmediği halde davaları birleştirerek davayı ve soruşturmayı eksik inceleme ile sonuçlandırmış olması HUMK.nun 48/2.f. (HMK'nun 168. m.) aykırı olup bozmayı gerektirir. Bundan ayrı olarak ta; 6100 sayılı HMK’nun 27.maddesinde davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği açıklanmıştır.Açıklanan madde hükmü uyarınca; yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek duruşmaya çağırılması, diğer bir anlatımla taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu da çıkarılacak davetiyenin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliği ile mümkündür.Bu bağlamda; davalı duruşmaya çağırılmadan, taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36.maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C.Anayasasının 36.maddesi ile HUMK.nun 73, 6100 sayılı HMK 27 ve A.İ.H. Sözleşmesinin 6.maddelerinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan; dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe ve Hukuki Dinlenilme Hakkı'nın kullanılmasına imkan verilmeden hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Prof. Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt II sh.1876 vd).Somut olayda, davalı (E.. E..'in) yurt dışında yaşadığının bildirilmesine rağmen, mahkemece, yurddışı adresine Tebligat Kanununa göre usulüne uygun olarak duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin tebliğ edilmediği, taraf teşkilinin sağlanmadığı ve yargılamanın davalının yokluğunda yapıldığı anlaşılmaktadır.Davalının usulüne uygun şekilde duruşma gün ve saatinden haberdar edilmesi gerekirken, davalıya dava dilekçesi tebliği yapılmadan ve taraf teşkili sağlanmadan, davalının yokluğunda yargılamaya devam edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.