MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2012NUMARASI : 2009/138-2012/356Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı idare vekili dilekçesinde; "kayıtsız ve mühürsüz sayacı bağlamak suretiyle" kaçak elektrik kullanıldığı gerekçesi ile davalılar hakkında kaçak elektrik tutanağı tutulduğunu, 6258 TL kaçak elektrik bedeli, 3259 TL faiz ve 586 TL KDV olmak üzere toplam 10.104 TL kaçak elektrik bedelinin tahsili amacı ile davalılar aleyhine icra takibi yaptıklarını, davalının da bu takibe itirazda bulunduğunu beyan ederek, itirazın iptali ile %40 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılardan M.. Ö.. savunmasında; diğer davalı şirketin olduğunu, bu nedenle de kendisine husumet yöneltilemeyeceğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiş, diğer davalı şirket ise davaya cevap vermemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, 9517 TL üzerinden takibin devamına, KDV alacağı talebinin ve diğer faiz talebinin reddine, asıl alacağın %40'ı oranında inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiş, verilen bu karar süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu uyuşmazlık, kaçak elektrik bedelinden davalıların sorumlu olup olmayacakları noktasında toplanmaktadır.Dosyadaki mevcut delil durumuna göre, davalıların kaçak elektrik kullandıkları hususu sabittir.Ancak, dosyada mevcut bilirkişi raporlarının incelenmesinden, her iki raporunda tek kişilik bilirkişi raporları olduğu, ilk bilirkişi raporunda asıl alacağın 2304 TL, gecikme bedelinin 2051 TL, toplam bedelin ise 4356 TL olduğu belirtilmiş, alınan ikinci bilirkişi raporunda ise asıl alacağın 6258 TL, gecikme bedelinin 3259 TL, toplam bedelin ise 9517 TL olduğu belirtilmiştir.HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.HMK’nun 281.maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.Mahkemece bilirkişi heyetinden alınan raporlar arasında çelişkiye düşülmüş olması karşısında ve Yargıtay denetimine elverişli, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz rapor doğrultusunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.