MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 24/02/2015NUMARASI : 2014/1003-2015/94Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalının konut dışı su tarifesi ile müvekkili kurumun su abonesi olduğunu, abonelik nedeniyle ödenmeyen 53.726,30 TL alacaklarının tahsili amacı ile davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının usulüne uygun olarak müvekkil kuruma başvuruda bulunarak abone sözleşmesinin feshedilmediğini, davalının abonelik ilişkisini sona erdirecek hiçbir girişimi olmadığını belirterek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu yerde kiracı olduklarını, mülkiyetin ......... B. B. Fon Yönetimine ait olduğunu, bahse konu aboneliğin bulunduğu yerde kendilerinin haricinde bir takım dava dışı dükkanların ve hatta belediyenin birimlerinin de olduğunu, aboneliğin belediye Kültür ve Sosyal İşler Dairesine ait iken kiracı konumundaki müvekkillerine devredildiğini, 04/12/2009 tarihinde belediyeye verdikleri dilekçe ile aboneliğin iptalini talep ettiklerini, bunun üzerine .İ. B.B. Emlak Yönetimi Daire Başkanlığının 07/01/2010 tarihinde davacı kuruma yazı yazarak iptal talebini bildirdiğini ancak taleplerinin zımnen reddedildiğini, müvekkili tarafından davacı kuruma verilen 05/03/2010 tarihli dilekçe ile de aboneliğin iptalini talep ettiklerini, dava konusu borcun müvekkillerine ait olmadığını, borcun B. B. ve davacı kurumun görevlerini yapmamasından, sayaç ile kullanım arasındaki mesafede yer altında mevcut kaçak durumundan kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporuna göre, kaçak iddiası sabit olmakla birlikte muhtemel kaçağın aboneliğe esas teşkil eden sayaçtan sonra meydana geldiğini, sayaçtan sonraki kaçakla ilgili sorumluluğun davacı idareye ait olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile asıl alacak, faiz, KDV ve faizsiz alacak olmak üzere toplam 46.672,52 TL alacakla ilgili itirazın iptaline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.İşbu hüküm Dairenin 12/06/2013 tarihi, 2013/6642 Esas, 2013/9947 Karar sayılı ilâmı ile; “taraflar arasında 25/09/2009 tarihli konut dışı tarife ile abonelik sözleşmesi imzalandığı, davalının davacı kurum abonesi olduğu uyuşmazlık bulunmadığı, dosya içerisinde bulunan davalı tarafından ihbar olunan i. B. B. ne yazılan 04/12/2009 tarihli dilekçe ile abonelik işleminin iptalinin istendiği, iptal talebinin 07/01/2010 tarihinde davacı kuruma iletildiği, davalı tarafından davacı kuruma 05/03/2010 tarihinde yazılan dilekçe ile yine aboneliğin iptalinin istendiği, ancak; bu dilekçeler ve iptal talepleri hakkında ne gibi bir işlem yapıldığının dosya içerisinden anlaşılamadığı gibi, mahkemece de bu dilekçeler hakkında ne gibi bir işlem yapıldığının araştırılmadığı, bu durumda; davalı tarafından aboneliklerinin iptali talebini içeren dilekçeleri hakkında ne gibi bir işlem yapıldığının belirlenmesi, davalının 04/12/2009 tarihli dilekçesinin işleme konulduğu tarihten önceki abonelik tüketim borcundan dolayı sorumlu olduğu da göz ardı edilmeden, gerekirse yeniden bilirkişi raporu da alınarak, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece bozma ilâmına uyulmuş, Yargıtay bozma ilâmı uyarınca davalı tarafça abonelik iptali ile ilgili sunulan dilekçelerin akıbeti araştırılmıştır. Mahkemece; yapılan araştırmada; davalının 04/12/2009 tarihli abonelik iptal dilekçesi üzerine abonenin dahiliye hattında su kaçağı tespit edildiğinden su tüketiminin fazla olduğu ve ödenmemiş borçlar mevcutken aboneliğin iptal edilemeyeceği bilgisinin 25/01/2010 tarihinde hem Emlak Şube Müdürlüğü'ne hem de .......... Köyü Başkanı yetkilisine telefonla şifahi olarak bildirildiğini, bildirimin su kaçağının varlığının tespiti ile daha fazla kaçağa sebebiyet verilmeden tamiratın ivedi ile yapılmasına ilişkin olduğu, bunun üzerine ........... Köyü Yönetiminin Şube Müdürlüklerine verdiği 03/02/2010 tarihli 82 sayılı faks ile önceden talep edilen iptal işlemini bekletilmesinin istendiği, .......... Köyü Yönetiminin 05/03/2010 tarihli yazısında su sayacının ve aboneliğin iptalinin istendiği, adreste takılı olan sayacın 12/03/2010 tarihinde değiştirilerek kontrole gönderildiği 27/04/2010 tarihinde ise sayaç kontrol sonucunu bildiren cevabi yazının gönderildiği anlaşılmıştır.Bozma ilâmını değerlendirir ve bozma sonrası araştırmayı gerektirir şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, mahkemece bu rapora itibar edilerek; davalının 04/12/2009 tarihinde İ.. B.. Emlak Şube Müdürlüğü'ne verdiği dilekçe ile bahse konu aboneliğin iptalinin istediği, “su borcu bulunduğundan ve su tüketiminin fazla olduğundan bahisle aboneliğin iptal edilemeyeceği” yönündeki gerekçenin yerinde olmadığı zira abonenin iptal talebi üzerine gerekli iptal işleminin yapıldıktan sonra dahi bir su borcu var ise bunun tahsilinin mümkün olduğu dolayısıyla 04/12/2009 tarihinde davalının başvurusu üzerine aboneliği iptal etmemiş olmasında davacının kusurlu olduğu, Yargıtay bozma ilâmında da ortaya konulduğu üzere; davalının 04/12/2009 tarihinden önceki borçlardan sorumlu olduğu, 04/12/2009 tarihinden sonraki dava konusu borçtan davalının sorumlu olmadığı değerlendirilmesiyle ve bu değerlendirmeye göre bilirkişilerden alınan 08/01/2015 tarihli raporda 04/12/2009 tarihinden önce işlemiş borcun 3.082,94 TL, bu borç üzerinden işlemiş gecikme faizinin ve KDV toplamının 1.083,13 TL olduğu, bundan tarafların kabulünde olduğu üzere davalının 1.261,63 TL teminatla mahsup edildiğinde kalan borcun 2.904,41 TL olduğu, bunun da asıl alacak olduğu, işlemiş faiz borcunun ve KDV borcunun olmayacağının ortaya konduğu gerekçeleriyle; davanın kısmen kabulüne, davalının İzmir 27. İcra Müdürlüğü'nün 2011/20676 Esas sayılı takibinde borca itirazının kısmen iptali ile 2.904,41 TL alacağın tahsili bakımından takibin devamına, fazlaya dair itirazın iptali isteminin reddine, hüküm altına alınan alacağa takip tarihinden itibaren %16,80 oranını geçmemek üzere avans faizi uygulanmasına, hüküm altına alınan alacağın %40'ı oranındaki 1.161,76 TL inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.Bozma sonrasında; mahkemece, yapılan araştırma ve yazışmalardan, davalının davacı kuruma aboneliğin sonlandırılması için yaptığı başvuru üzerine; su borcu bulunduğundan bahisle aboneliğin iptal edilmediği tespit ve sonucuna varılmıştır. Mahkemece borçtan dolayı davacı kurum tarafından aboneliğin iptal edilmemesi gerekçesinin yerinde olmadığı, zira; abonenin iptal talebi üzerine gerekli iptal işleminin yapıldıktan sonra dahi bir su borcu var ise bunun tahsilinin mümkün olduğu dolayısıyla 04/12/2009 tarihinde davalının başvurusu üzerine aboneliği iptal etmemiş olmasında davacının kusurlu olduğu, buna bağlı olarak 04/12/2009 tarihinden sonraki borçtan davalının sorumlu olmadığı yönündeki gerekçe yerinde değildir.Şöyleki; taraflar arasında akdolunan (imzalanan) 25/09/2009 tarihli Abonelik Sözleşmesinin 4. maddesinde; “abonelik süresi en az bir yıl olup, sözleşmenin feshi abone tarafından istenmedikçe aynı şartlarla yenilenmiş sayılır. Abone tüm borçlarını ödemek ve yazılı olarak başvuruda bulunmak şartıyla sözleşmenin feshini isteyebileceği gibi suyunu muvakkaten kapattıran abone, açma ücretini vermek şartıyla suyunun yeniden açılmasını talep edebilir. Abone tahakkuk eden su borcunu ödemediği takdirde suyu kapatılır. Su kapatılmasına rağmen borç ödenmezse kapatma tarihinden itibaren en geç 2 ay içerisinde sayacı kaldırılıp sözleşmesi tek taraflı olarak fesh edilerek hesabı tasfiye edilebilir” hükmü bulunmaktadır. O hâlde; davalının aboneliği sona erdirmek için sözleşmenin 4. maddesi gereğince tüm borçlarını ödeme şartını yerine getirmediği, dolayısıyla davacının (abonelikten kaynaklanan tüketim bedellerini yasal yollarla tahsil ve takip etme hak ve yetkisi olmakla birlikte) aboneliği sona erdirmemekte, sözleşme hükmüne göre haklı olduğu buna bağlı olarak davalının 04/12/2009 tarihinden sonraki tüketim bedellerinden de sorumlu olduğu kabul edilmelidir. Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek, öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında su tüketim hesabı konusunda uzman olan mühendis bilirkişiye (üçlü) tevdii ile; dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan tarifenin ilgili maddeleri uyarınca, bilirkişiden rapor alınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.