MAHKEMESİ : OSMANELİ ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2013NUMARASI : 2013/87-2013/80Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı İ.. Ş..-M.. Ş.. ve M.. G.. tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesi ile; davalıların çocuklarının davacının evine girerek hırsızlık yaptıklarını, eşyaları alarak sattıklarını, çocukların hakkında hırsızlık suçundan soruşturma açıldığını zararın tazmini gerektiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 4.000.00.- TL'nin olay tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 9.750.00.- TL ye yükseltmiş, yargılama sırasında vefat eden davacının mirasçıları davaya devam etmişlerdir .Davalı M.. S.. ve davalı İ.. Ş.. cevap dilekçeleri ile; İstanbul'a taşınan bir kişinin değerli eşyalarını lojmanda bırakmayacağını bildirerek, davanın reddini istemişlerdir.Mahkemece; davanın kabulüne, 9.750,00.-TL maddi tazminatın davalı R.. G..'e velayeten babası M.. G.., davalı S.. Ş..'a velayeten babası İ.. Ş.. ve annesi M.. Ş.., davalı T.. S..'a velayeten Babası M.. S.. ve annesi H.. S.., davalı A.. T..'a velayeten babası A.. T.. ve Annesi R.. T..'tan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar İ.. Ş.., M.. Ş.. ve M.. G.. tarafından temyiz edilmiştir. Dava, Aile Başkanının Sorumluluğundan Kaynaklanan maddi tazminat talebine ilişkindir.Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız eylem nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız eylem sorumlusundan isteyebilir. Bir başka deyişle, haksız eylem ile zarar arasında nedensellik bağı yoksa bu kalem zarar istenemez.BK 42. (TBK 50.) maddesi gereğince, zararın varlığını ve tutarını kanıtlamak zorunda olan davacının, zararın gerçek tutarını kanıtlamakta zorlandığı veya kanıtlanmasının davacıdan beklenemeyeceği durumlarda hakim, işlerin olağan gidişi ve zarar görenin aldığı önlemleri gözeterek zarar tutarını kendiliğinden belirler.Somut olayda; dosyadaki bilgilerden, davacının, Osmaneli'deki TCDD lojmanında bazı eşyalarını bırakarak olay tarihinden 1 yılı aşkın süre önce atama nedeni ile İstanbul'a taşındığı ve orada yaşamaya başladığı; davalıların çocuklarının kimsenin yaşamadığı bu lojmana girerek davacıya ait bazı eşyaları alarak sattıkları; ceza soruşturması sırasında, davacı M.. K..'nın (21/04/2007 tarihinde) ; “ evde altın veya pahalı bir eşya olmadığını hatırlıyorum, altınlardan haberim yok, eşim evde altın olduğunu söyledi" şeklinde beyanda bulunduğu, çocukların Ceza Mahkemesinde hırsızlık, konut dokunulmazlığını bozma, mala zarar verme suçlarından yargılandıkları, ceza aldıkları, hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan bu kararın kesinleştiği; davacı vekilinin dava dilekçesinde evden çalınan eşyaları liste halinde sunduğu, bilirkişi raporunda değer kaybı gözönüne alınarak davacı yanın sunduğu listedeki eşyaların toplam değerinin 9.750.00.- TL olduğunun belirlendiği, mahkemece, anılan raporun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır .Hiç kimsenin yaşamadığı, gereksiz eşyaların bırakıldığı bir evde ziynet eşyalarının bulunduğunu iddia etmek hayatın olağan akışına aykırıdır. Zira, Türk toplumunun geleneklerine ve alışkanlıklarına göre bu eşyalar insanların yanlarından ayırmadıkları, çalınma olasılığına karşı değişik tedbirler ile korudukları değerli eşyalardır. Davacı M.. K.., yargılama sırasında evde ziynet eşyalarının bulunduğu iddiasını kanıtlayamadığı gibi, olaydan sonra soruşturma dosyasında verdiği ifade de evde altın bulunduğundan haberinin olmadığını belirtmiştir. Diğer bir anlatımla, davacı yan ziynet eşyalarının varlığını kanıtlayamamıştır. Mahkemece; evden çalınan eşyalar olarak kabul edilen ve toplam maddi tazminat miktarına değerleri dahil edilen tüm ziynet eşyaları (bilezikler, altınlar) yönünden ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekir iken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.