MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dilekçesi ile; 23.08.2008 tarihli mehir senedinde yazılı ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 2.000 TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalılar vekili cevabında; dava dilekçesinde yazılı dört adet halıdan ikisinin davacı tarafından götürüldüğünü, diğer eşyaları teslime hazır olduklarını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davalı ... aleyhine açılan davanın mehir senedinde yazılı bir adet saat dışındaki eşyalar ve çeyiz eşyaları hakkındaki davadan dolayı husumetten reddine, bilirkişinin 04.06.2012 tarihli raporunda belirtilen mehir senedine dayalı eşyaların bedeli olan 6.935,00 TL ve şahsi eşyalara ait bedel olan 2.926,00 TL'nin ve bir adet saat bedeli olan 60,00 TL toplam, 9.921,00 TL'nin davalılardan (davalı ...'in sadece saat bedeli olan 60 TL'den sorumlu olacak şekilde) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müteselsilen tahsiline, mehir senedinde yazılı mutfak eşyaları yönündeki talebin ise vazgeçme nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bilindiği üzere taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti Medeni Hukuktaki, medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin Medeni Usul Hukukunda büründüğü şekildir. Gerçekten, kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları Medeni Kanuna göre belirlenir (HUMK m.38, HMK m.50, MK m.8, m.48). Buna göre medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (MK m.8) ve tüzel (MK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine sahiptir. Taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucu olup; usul hukuku anlamında suje olma, usul hukukundan yararlanma yeteneğidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 405.maddesine göre; ''Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.''Somut olayda, davalılardan ...'ın hukuki ehliyetinin bulunmadığı ileri sürülmüştür. Mahkemece, davalı ...'ın dava ehliyetine sahip olup olmadığı araştırılmadan dava sonuçlandırılmıştır. Oysa, dava ehliyeti dava şartlarındandır. Bu nedenle, mahkeme, tarafların dava ehliyetine sahip olup olmadıklarını re'sen gözetmek zorundadır. Nitekim, Türk Medeni Kanunu'nun yukarıda belirtilen 405.maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı ve görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamların, noterlerin ve mahkemelerin bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır. Bu bağlamda mahkemece, öncelikle davalıya vasi tayin edilip edilmediği araştırılarak, vasi tayin edilmiş ise, dava dilekçesi ona tebliğ edilmek ve vasinin vesayet makamından izin alması sağlanarak, vesayet dosyası bu dosya içine alınarak, vasi tayin edilmemiş ise vasi tayini gerekip gerekmediği konusunda Sulh Hukuk Hakimliğine yazı yazılarak davalı ...'ın hukuki ehliyeti tam olarak saptandıktan sonra esas hakkında karar verilmesi gerekirken, davalının ehliyeti araştırılmadan, kamu düzenine ilişkin bu husus gözardı edilerek hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bozma sebep ve şekline göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.