MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/02/2013NUMARASI : 2012/205-2013/111Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacının 3. kişiden araç satın aldığını, araç satış işleminin davalı noterde gerçekleştiğini, ancak satışın sahte ehliyet ve sahte ruhsat ile yapıldığını, noterin kusuru nedeni ile zarara uğradığını beyan ederek, araç bedeli olan şimdilik 14.000 TL'nin sözleşme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 27.9.2011 tarih ve 2010/8493 E. ve 2011/9669 K.sayılı ilamı ve " Noter huzurunda yapılan alım-satım sözleşmesi sonucu zarar gören davacı, satış işlemini yapan davalı noterin zarardan sorumlu olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece, araç satışına dayanak alınan evraklar dosya arasına alınmış, dava dışı satıcının satış işlemlerine esas olmak üzere notere ibraz ettiği sürücü belgesi ve araç ruhsatına istinaden satış işlemi yapılmış, sözü geçen belgeler incelendiğinde; satıcı, dava dışı kişinin araç ruhsatında doğum yerinin "İstanbul", nüfusa kayıtlı ilçenin "Akçaabat" olarak yazıldığı halde; doğum yerinin sürücü belgesinde "Trabzon", nüfusa kayıtlı olduğu ilçe ise "Akçaabant" olarak yazıldığı görülmüştür. Buna göre satışa esas alınan belgelerin sahteliği bir bilirkişi incelemesine muhtaç olmayacak kadar açıktır. Evrak davanın her iki tarafı içinde iğfal kabiliyetini haiz değildir. Hal böyle iken dava dışı üçüncü kişinin kusuru nedeniyle davalı noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağının olmadığını kabul etmek doğru değildir. Mahkemece satış işleminde davanın her iki tarafının da müterafik kusuru olduğu kabul edilip, zarar kapsamının tespit edilmesi gerekir iken; davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamış, temyiz olunan kararın bozulması gerekmiştir." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.Mahkeme tarafından bozma kararına uyulmakla, bozma kararı lehine olan taraf lehine usuli kazanılmış hak meydana geleceği için, mahkemece bozma karar gereğince işlem yapılması gerekecektir.Somut olayda, her ne kadar mahkeme tarafından bozma kararına uyulmuş ise de, bu karar gereğince işlem yapılmamış, bozma kararında belirtildiği üzere tarafların müterafik kusurlarının bulunuduğu gözetilerek zarar kapması tayin edilirken bu müterafik kusur dikkate alınmamış, müterafik kusur oranında zarar indirimi gerçekleştirilmemiştir.O halde mahkeme tarafından, bu ilkeler gözetilerek, yukarıda belirtilen Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin bozma ilamı gereğince, tarafların müterafik kusurları dikkate alınarak yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.