MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasında görülen nafakanın kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların boşandıklarını, bu karar ile müvekkilinin davalıya ayda 300,00 TL yoksulluk nafakası ile müşterek çocuklar için 200,00 TL şer iştirak nafakasına karar verildiğini, aradan geçen zaman sonucunda müvekkilinin çalıştığı işten çıkarıldığını, şahsi geçimini zorlukla sağladığını, davalının çalıştığını, davalı hakkında hükmedilen nafakanın kaldırılmasını, aksi takdirde nafaka miktarından indirime gidilmesine, müşterek çocuklar için hükmedilen nafakanın da indirilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının aylık 330,00 TL kira ödediğini, müşterek çocuklardan....'ın 9 yaşında ve 3. Sınıfta okuduğunu, ....'ın ise 14 yaşında olduğunu ve 8. Sınıfta okuduğunu, davacının ödediği nafakalarla davalının geçiminin hayli zor hale geldiğini, bu nedenle müvekkilinin 600,00 TL maaşla.... Kırtasiye isimli iş yerinde çalışmaya başladığını, bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile birlikte, davalı lehine hükmedilen aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasının aylık 150,00 TL ye düşürülmesine, iştirak nafakasının düşürülmesine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, iştirak nafakasının indirilmesi ve yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine ilişkindir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.Davalının temyiz itirazlarının değerlendirilmesine gelince;TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.Somut olayda; tarafların 17.10.2011 tarihinde boşandıkları, müşterek çocuklar 1999 doğumlu ... ve 2003 doğumlu ....'nın velayetlerinin davalı anneye verildiği, davalı lehine 300,00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocukların her biri için ayrı ayrı aylık 200,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiştir.Davacı ...'ın sabit bir işinin olmadığı, aylık 600,00 TL civarında gelirinin olduğu, ikamet ettiği evin kira olduğu aylık 500,00 TL kira giderinin olduğu, ikamet ettiği evde eşi ile birlikte kaldığı, eşinin 1500,00 TL gelirinin olduğu, davalı ...'nin kırtasiyede çalıştığını, 600,00 TL gelirinin olduğu, 330,00 TL kira ödediği ve 2 çocuğa bakmakla yükümlü olduğu tespit edilmiştir.Davacının boşandıktan sonra yeniden evlendiği ve eşinin 1.500,00 TL aylık gelirinin olduğu, davalı kadının boşanmadan sonra asgari ücretten daha az 600,00 TL gelir elde ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Nafaka alacaklısı kadının, aldığı ücretin yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir.Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadın hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasında indirim yapılması gerekli ise de, davalı hakkında hükmedilen aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasının 150,00 TL indirilerek, davacı lehine aylık 150,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesi, mahkemece yapılan indirimin fazla olması nedeniyle hakkaniyete uygun bulunmamıştır.O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilip, nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK'nun 4. maddesinde vurgulan hakkaniyet ilkesi gereğince nafaka miktarının makul bir oranda indirilmesi olması gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yoksulluk nafakasında yapılan indirim miktarının fazla olması nedeniyle hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.