MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin Aksaray ili, Merkez 1. Bölge, Şamlı mahallesi, 88 pafta, 1980 ada, 1 nolu parseldeki taşınmazın 11 nolu bağımsız bölümünün maliki olduğunu, müvekkilinin bu taşınmazın üzerine vakıf şerhi tescil ettirdiğini, davalı tarafın, davacının 2.532,00 TL taviz bedelinin 29/12/2009 tarihinde ödemesi karşılığında bu şerhin kaldırılmasına muvafakat ettiğini, davanın kabulü ile haksız olarak alınmış olan 2.532,00 TL'nin ödeme tarihi olan 29/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, dava konusu gayrimenkule konu olan taviz bedelinin idareye rıza ile ödendiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı kurum vekillerinin davayı kabul ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından davayı kabul yetkilerinin olmadığı, mahkemece anlaşma yetkilerinin kabul olarak değerlendirildiği gerekçesiyle temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık konusu, davalı vekillerinin davayı kabul yetkilerinin olup olmadığı ve davacı tarafından davalıya ödenen taviz bedelinin davacıya iade edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.HMK 74/1. maddesi gereğince "Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez."Davalı kurumun 17.10.2012 tarihli yazısı ile, davalı vekillerine kabul ile anlaşma yoluna gidilebilmesi için dava dosya numarası da belirtilerek yetki verildiği anlaşılmaktadır. Davalı vekilleri 30.10.2012 tarihli dilekçeleri ile ve 12.02.2013 tarihli duruşmada, taviz bedeline ilişkin olarak davayı kabul ettiklerini beyan etmişler ve mahkemece de kabul beyanları hükme esas alınmış ise de, davalı vekillerine verilen vekaletnamede davayı kabul yetkileri bulunmamaktadır. Bu yetkinin anlaşmaya ilişkin olarak verilmesi dikkate alındığında davayı kabul yetkisi olarak değerlendirilemeyeceği ve davalı vekillerinin davayı kabul yetkilerinin olmadığı anlaşılmaktadır.Bu nedenlerle mahkemenin, davalı kurum vekillerinin davayı kabul ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin kurmuş olduğu hüküm usul ve yasaya aykırıdır.Somut olayda, davacıya ait Aksaray, Merkez, Şamlı Mahallesi 1980 ada, 3 nolu parsel (yeni haliyle 4343 ada, 2 parsel) üzerindeki taşınmazın 11 nolu bağımsız bölümüne davalı kurumca vakıf şerhi konulduğu, vakıf şerhinin kaldırılması için davacının 29/12/2009 tarihinde 2.532,00 TL'yi davalıya ödediği anlaşılmaktadır.5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmünce; tapu kayıtlarında icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de, Mukataalı vakıf: zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığının çözümü için, kayda işlenen vakfın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı ayrı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının dosya üzerinde yapılan bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkartılması doğru değildir. Vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan keşif yoluyla saptanması gerekmektedir.Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, taşınmazdaki vakıf şerhine dayanılarak taviz bedeli istenebilmesi; ilgili vakfın sahih vakıflardan olması koşuluna bağlıdır. Gayri sahih vakıflar yönünden taviz bedeli isteminin hukuksal bir dayanağı bulunmamaktadır. Mahkemece, bu yönde herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadan, vakfın türü belirlenmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Mahkemece yapılacak iş; kök tapu kaydı ve belgeleri getirtilip, vakfiye örneği dosyaya alınmalı, sonra bu konuda uzmanlığı bulunan bilirkişi aracılığı ile vakfiye incelenmeli ve varsa tarafların bu konudaki tüm delilleri toplandıktan sonra deliller değerlendirilmeli, böylece şerhe konu vakfın sahih vakıflardan olup olmadığı saptanmalı, sahih nitelikte ise taviz bedeline tabi bulunduğu gözetilip davanın reddine karar verilmelidir. Aksi takdirde, gayri sahih vakıf olduğu anlaşılırsa, taviz bedeli istenemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Ayrıca dava konusu gayrimenkul kayıtları üzerine vakıf şerhinin sehven konulup konulmadığı hususu da araştırılmalıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.