Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14687 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12189 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen ziynet alacağı davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesinde; düğünde davacıya takılan 10 adet 22 ayar 152.35 gram bileziğin iade edilmek üzere davalı tarafından bozdurulup, yapmış olduğu işinde harcadığını, bunların davacıya iade edilmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6.840 TL ziynet alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ziynetleri evden giderken götürdüğünü bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dava, ziynet alacağı talebine ilişkindir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Somut olayda, davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından bozdurulup işinde harcandığını ileri sürmüş, davalı koca ise davacı tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evlilik birliği içinde elinden alınıp bozdurulduğunu veya evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.Davacı, ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurulduğu iddiasını ispat için tanık deliline ve altınların bozdurulduğunu belgeleyen kuyumcu kartı fotokopisine dayanmıştır.Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı beyanında, dava konusu ziynetlerin davalı tarafından satıldığını, nereye harcandığını bilmediğini beyan etmiş ise de, bu tanığın davacının babası olması nedeni ile, beyanının taraflı olabileceği, hem de olaya ilişkin bilgisinin duyuma dayalı olması nedeni ile hükme esas alınmaması gerekmektedir.Her ne kadar davacı kadın düğünde takılan ziynetlerin kendisine verilmediğini iddia etmiş ise de, tanık olarak dinlenen davacının babasının beyanı ve kuyumcu kartı fotokopisi, davacının bu iddiasını kanıtlamaya yeterli olmamıştır. Mahkemece, ispat külfeti kendisinde olan davacının iddiasını ispat edemediği dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.