Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14680 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6819 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ADANA 5. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 06/02/2015NUMARASI : 2014/943-2015/79Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların Adana 1.Aile Mahkemesinin 2010/894 esas ve 2011/587 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, müşterek çocuk Zeynep'in velayetinin müvekkili anneye verildiğini, çocuk için ayda 75 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, müvekkilinin kendi nafakasından vazgeçtiğini, diğer çocuğu Mehmet'in ise reşit olduğunu, davalının bir matbaada çalıştığını, ancak nafaka az ödemek için sigorta yaptırmadığını, çocuk için hükmedilen nafakanın ihtiyaçlarına yetmediğini beyanla nafakanın ayda 500 TL'ye çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı eşi ile boşandıklarını, boşanma tarihinde işsiz olduğu halde nafakaya hükmedildiğini, oğlu Mehmet'in halen okuduğunu, zor şartlarda çalışarak nafakasını ödemeye devam ettiğini, matbaada çalıştığını ancak düşük ücret aldığını davacının kızını kendisine göstermediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; dosya üzerinden davanın kısmen kabulü ile Adana 1.Aile Mahkemesinin 22/06/2011 tarih ve 2010/894 esas ve 2011/597 karar sayılı kararı ile müşterek çocuk Zeynep için hükmedilen iştirak nafakasının aylık 100 TL artırılarak dava tarihinden itibaren ayda 175 TL'ye çıkarılarak davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dava, iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ilk derece yargılamasını aşamalara ayırmıştır. Bu aşamalar:a)Dilekçelerin karşılıklı verilmesi,b)Ön inceleme,c)Tahkikat,d)Sözlü yargılama,e)Hükümolmak üzere beş aşamadan oluşmaktadır.Hukuk Muhakemeleri Kanunun “Dördüncü Bölüm’ünde düzenlenen ön inceleme aşamasının amacı, tahkikat aşamasına geçmeden önce gerekli hazırlıkların yapılması, bu suretle gerek mahkeme gerekse de tarafların davaya tam bir hakimiyet ile davanın uzamasına sebep olacak nedenlerden arınmış olarak tahkikat aşamasına geçmesini sağlamaktır (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, s.375-376; E., İ.: “Hukuk Muhakemeleri Kanununa Göre Ön inceleme”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, S. 1, Y. 2011, s. 145-146). Gerçekten konuyla ilgili düzenlemelere göz atıldığında, 6100 sayılı HMK’nın 137.maddesinde, ön incelemenin kapsamı; 138.maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar; 139.maddesinde ön inceleme duruşmasına davet ve 140.maddesinde yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.Düzenlemelere daha yakından bakıldığında; 6100 sayılı HMK ön incelemenin kapsamı başlıklı 137.maddesinde; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138.madde dikkate alınarak, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde mahkeme kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında, uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda, onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartlan ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemlerin yapılması öngörülmektedir.Ön inceleme aşamasında yapılacak işlemler değerlendirildiğinde; ön incelemenin efektif bir tahkikatın ön şartı olarak kabul edildiği söylenebilir (Ermenek, s. 146). Nitekim, HMK m,137/2’de “ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği” düzenlenmiştir. Bu düzenleme emredici nitelikte bir düzenlemedir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla Kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile yasaklamıştır (P./ A./Ö., s.375-376).Bu açıklamalar nazara alındığında; somut olayda, mahkemece taraflara dava ve cevap dilekçelerinin tebliğ edildiği, fakat taraflara duruşma gününün bildirilmediği, usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılmadan dosyanın karara bağlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, HMK'da yer alan yasal düzenlemeler gereğince ilk celse ön inceleme duruşması olarak yapılmamış ve ön inceleme duruşmasında uygulanması gereken; "tarafların anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar tespit edilmesi", "tarafların iddia ve savunmalarının belirtilmesi", "taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için 2 haftalık kesin süre verilmesi" yönündeki düzenlemeler uygulanmaksızın, dosya üzerinden dosyanın esası hakkında hüküm kurulmuştur.O halde mahkemece yapılacak iş yukarıda belirtilen esaslar ışığında ön inceleme duruşması için bir gün belirleyerek tarafları davet etmek ardından duruşmada HMK 140 ve devamı maddelerini uygulayarak ön incelemeyi usulüne uygun şekilde tamamlayarak tahkikat aşmasına geçmek ve bu şekilde yargılamayı bitirmektir. Fakat tüm bu hususlar göz ardı edilerek tarafların yokluğunda ve HMK'da belirtilen usuller yerine getirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.