Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14643 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17873 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/04/2014NUMARASI : 2012/1-2014/205Taraflar arasındaki itirazın iptali (su aboneliğine dayalı) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacı kurum tarafından, davalılar murisi B. D. adına 11187430 abone numarası ile konut dışı su aboneliği tesis edildiğini, muris B. D.'ın 18.02.2008 tarihinde vefat ettiğini, bu abonelik nedeni ile ödenmeyen fatura borçları bulunduğu ve bu borçlardan dolayı abone B. D.n mirasçıları olan davalılar hakkında 6.174,49 TL asıl alacak, 2.682,65 TL işlemiş faiz, 482,88 TL işlemiş faizin KDV'si ve 214,66 TL faizsiz alacak üzerinden icra takibi başlatıldığını, ancak davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu, davalıların ödenmeyen fatura borçlarından dolayı abone B. D.'ın mirasçısı sıfatı ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirtilerek, davalıların İzmir 21. İcra Müdürlüğü'nün 2011/434 Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile davalıların %40 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar cevap dilekçesinde; murisleri B. D.'ın tek mirasçısının kendileri olmayıp bir de eşinin bulunduğunu ve onun da bu borçtan sorumlu tutulması gerektiğini, davacı kurumun endeks okuma hatası sebebi ile kendilerine fazladan borç çıkardığını, ayırca dava konusu iş yerini kullanan kiracıların abonelik borcuna ilişkin taksit taahhüdünde bulunduklarını ve bu suyu fiilen kullanan kiracıların da bu borçtan sorumlu olduklarını belirterek, davanın reddini talep etmişlerdir.Mahkemece, davalıların murisleri B. D.'ın ölümünden sonra aboneliklerini iptal ettirmedikleri ve bu sebeple takip konusu borcun bilirkişi raporunda belirtilen asıl alacak (kullanılan su bedeli) , gecikme faizi ve KDV'si ile birlikte toplam 5.538,57 TL'lik kısmından sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne ve davalıların İzmir 21. İcra Müdürülüğü'nün 2011/434 esas sayılı dosyasına vaki itirazın bu bedel üzerinden iptali ile takibin devamına, davalıların asıl alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatı ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Dava, su aboneliğinden kaynaklanan fatura borcu nedeni ile yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Somut olayda; davacıların murisi B. D.'ın davalı kurum nezdinde 11187430 abone numarası ile konut dışı su aboneliği bulunduğu, bu aboneliğe ilişkin olarak ödenemeyen 2008 yılı 12. Ay ve 2009 yılı 3,4,5,6,7. ay su bedeli borçlarından dolayı, abonenin vefat etmiş olması sebebi ile mirasçısı davalılar hakkında 6.174,49 TL asıl alacak, 2.682,65 TL işlemiş faiz, 482,88 TL işlemiş faizin KDV'si ve 214,66 TL faizsiz alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı, davalıların bu icra takibine itiraz ettikleri ve takibin durduğu anlaşılmıştır.Dosyada mevcut, hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen 23.11.2012 tarihli raporda, dava ve takip konusu 2008 yılı 12. Ay ve 2009 yılı 3,4,5,6,7. ay su faturası borçları sebebiyle davacı kurumun, davalı taraftan 3.458,65 TL asıl alacak, 1.459,90 TL gecikme zammı ve 262,76 TL KDV olmak üzere toplam 5.181,31 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.Mahkemece benimsenerek hükme esas alınan 10.05.2013 havale tarihli avukat bilirkişi raporunda ise; davacı kurumun davalı taraftan 3.849,24 TL asıl alacak, 1.472,28 TL işlemiş faiz ve 218,05 TL KDV olmak üzere toplam 5.538,57 TL alacaklı olduğu, yine tarafların itirazı üzerine aynı bilirkişiden alınan 05.11.2013 havale tarihli ek raporda ise, ilk raporda KDV hesabının sehven yanlış yapıldığı belirtilerek, davacının diğer alacaklar aynı kalmak kaydıyla, 265,01 TL KDV alacağı olmak üzere toplam 5.586,53 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir.Hükme esas alınan bilirkişi raporu ile; daha önce düzenlenen bilirkişi raporu arasında çelişkiler bulunduğu gibi, yine hükme esas alınan ve avukat bilirkişi tarafından düzenlenen ilk rapor ile ek rapor arasında da miktar itibariyle farklılıklar bulunduğu, buna karşın mahkemece, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden ve hangi bilirkişi raporuna neden itibar edildiği hususu açıklanmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. HUMK.nun 275. ve devamı maddelerinde; "bilirkişilik" müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlendikten sonra 286.maddede de bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı düzenlenmiş ise de işin çözümünde teknik bilgi ve birikimin gerekliliğine inanılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığına göre verilen raporlar çelişkili ise mahkeme HUMK.nun 283.maddesi hükmüne dayalı olarak, bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi 284.maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor alabilir.Aynı ilkeler 6100 sayılı HMK beşinci bölümünde "bilirkişi incelemesi" ismi altında ve 266-287.maddeleri arasında düzenlenmiştir.Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi ya da bilirkişi kurulu vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez.Bu durumda mahkemece, önceki bilirkişiler dışında ve gerektiğinde üç kişiden oluşacak uzman bilirkişi kurulu marifeti ile, yargılama sırasında alınan iki rapor arasındaki çelişkileri de giderecek şekilde gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak davanın sonuçlandırılması gerekirken, gerekçesi açıklanmaksızın, birbiriyle çelişen raporlardan ikincisine itibar edilerek yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bununla birlikte, dava ve takip konusu alacağın varlığı ve miktarı yargılama sonucu toplanan deliller ile bilirkişi raporu alınarak yapılan hesaplamalar sonucu saptanmış olmakla, alacak likit kabul edilemeyeceğinden İcra İflas Kanunu’nun 67.maddesi uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.