MAHKEMESİ : ANKARA BATI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/04/2014NUMARASI : 2013/172-2014/128Taraflar arasındaki alacak (abonelikten kaynaklı) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı şirket temsilcisi dilekçesinde; şirketlerinin Ankara ili, Sincan ilçesi, Yenikent-Menderes mah. 160 ada 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bina inşaatı için gerekli işlemleri yaparak inşaat ruhsatı aldığını,şantiye içme suyu aboneliğine müracaatları esnasında ise davalı tarafından şirketlerinden 2464 sayılı kanunun 88.maddesi uyarınca” Su Tesisleri Harcamalarına Katılma Payı” adı altında 3.681,05 TL'nin su şebeke hisse bedeli olarak tahakkuk ettirildiğini, ilgili bu bedelin davacı şirket tarafından davalıya ödendiğini, ancak söz konusu tahsil edilen 3.681,05 TL'nin 2464 sayılı kanunun 89.maddesine aykırı ve fahiş olarak tahakkuk ettirilip tahsil edildiğini, 2464 sayılı kanunun 89.maddesi uyarınca harcama payları bina ve arsalarda vergi değerinin %2'sini geçemeyeceğinden ve peşin ödemede de %25 indirim uygulanması gerektiğinden en fazla 322,64 TL tahsil edilmesi gerekirken,3.681,05 TL katılma payı tahsil edildiğini belirterek, davacı şirketten fazladan tahsil edilen 3.358,41 TL katılma payının VUK 112/son fıkrası gereğince tecil faizi ile taraflarına iadesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıdan tahsil edilen bedelin 2464 sayılı kanunun 87 ve 88. maddelerine göre tahsil edildiğini, davacının su şebekesi ve kanal hizmetinden yararlanmaya başlayan ilk malik olduğunu, tahsilatta mükerrerlik ve yasaya aykırılık bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, 2.607,96 TL'nin ödeme tarihi olan 17.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.TTK'nun 4.maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Anılan maddenin 1.fıkrasında "her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda..."sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüştür.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 12. maddesinde "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir" hükmünü içermektedir. 26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2.maddesinde, "6102 sayılı Kanun'un 5.maddesinin başlığı" 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler" şeklinde, 1. fıkrasında yer alan "davalara" ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki "çekişmesiz yargı işlerine" şeklinde 3.ve 4. fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır". şeklinde düzenlenmiştir. TTK'nun 19.maddesinde "Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır" hükmü bulunmaktadır.Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re'sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; davaya konu uyuşmazlığın davacı şirketin, şirket binası olarak kullanmak için inşa edip inşaat ruhsatı aldığı binada şantiye içme suyu aboneliği başvurusu sırasında ödediği su şebeke hisse belinden kaynaklandığı, bu haliyle uyuşmazlığın çözümünün yukarıdaki yasa hükümleri de gözetildiğinde Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevi içinde olduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda mahkemece, Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevli olduğu düşünülerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası hakkında karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, şimdilik diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.