MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 14.AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 08/04/2013NUMARASI : 2013/270-2013/206 Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı Belediye vekili dava dilekçesinde; davalının annesi olan Z E ’in 2004 yılından itibaren Belediyeye bağlı Darülaceze'de kaldığını, adıgeçenin muhtelif hastalıklarının olduğunu, davalının annesine bakmakla yükümlü olduğunu belirterek aylık 600 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak Belediyeye verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, yardım nafakası davasını Z E isimli şahsın bizzat kendisi, yada vesayet altına alınmasını gerektirir rahatsızlığı varsa ve vesayet altına alınmışsa vasisi açabileceğinden, İ.. B..'nın dava açma yetkisi bulunmadığından bahisle, aktif husumet yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. TMK.nun 364-366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra gözönünde tutularak açılır. TMK'nun 365/3.maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği; TMK'nun 366.maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır. Somut olayda, nafaka alacaklısı Z. E.’in 2004 yılından itibaren Darülacezede kaldığı, bakım ve ihtiyaçlarının kurum tarafından karşılandığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda zikrolunan hükümler muvacehesinde nafaka yükümlüsü davalının ekonomik ve sosyal durumu tespit edildikten sonra onu ödemede zorlamayacak, zarurete düşürmeyecek şekilde, TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de nazar-ı dikkate alınarak davacı tarafın talebinin değerlendirilmesi gerekirken, davacının dava açma ehliyeti bulunmadığından bahisle, davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.