Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14533 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17107 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : ANKARA 10. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 19/09/2013NUMARASI : 2012/1084-2013/1210 Taraflar arasında görülen eşya alacağı davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili, tarafların boşandıklarını, boşanma kararının kesinleştiğini, davalının evlilik birliği devam ederken evdeki tüm eşyaları alarak müşterek konutu terkettiğini, evdeki eşyaların bedelinin müvekkili tarafından ödenerek alındığını öne sürerek, 10.000.TL eşya bedeli alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı, dava konusu eşyaların kendisinde bulunduğunu, bu eşyaların evlilik birliği içinde alınmış eşyalar olduğunu, davacının talep ettiği eşyaların tamamını teslime hazır olduğunu savunmuştur. Mahkemece, davalının eşyaları teslime hazır olduğunu belirterek davayı kabul ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava evlilik birliği içinde alınan eşya bedelinin iadesi istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK'nun "Davayı Kabul " başlıklı 308.maddesinde," Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. " hükmü yer almaktadır. Aynı kanunun 309.maddesinde ise, kabulün kayıtsız ve şartsız olması gerektiği belirtilmiştir. Somut olayda, davalı duruşmalardaki beyanlarında, eşyaların kendisinde bulunduğunu, eşyaların evlilik birliği içerisinde (birlikte) çalışarak alındığını, eşyaları teslime hazır olduğunu, davacının kendisine ait eşyaları gelip alabileceğini, edinilmiş mallara katılma rejiminin söz konusu olduğunu, kişisel mal ve edinilmiş mal tespitinin yapılması gerektiğini vurgulamıştır. Davalının savunma ve açıklamalarında, davayı kayıtsız şartsız kabul ettiği yönünde bir ifade geçmemektedir. Ayrıca davalı, emekli hemşire olduğunu ve evlilik boyunca ortak yaşama maddi katkıda bulunduğunu savunmuştur. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalının kabul beyanı olmadığı halde, duruşma sırasındaki ifadelerine yanlış anlam verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.