Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1453 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17198 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : SERİK 2. ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 04/04/2013NUMARASI : 2012/583-2013/204 Taraflar arasında görülen yardım nafkası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı dava dilekçesinde, Isparta Meslek Yüksek Okulu Pazarlama ve Reklamcılık Bölümünde öğrenci olduğunu, herhangibir gelirinin bulunmadığını geçiminin annesi ve dedesi tarafından sağlandığını, davalının berber olduğunu belirterek lehine aylık 600 TL tedbir nafakası ödenmesine ve hükmedilecek nafakanın hükümle iştirak nafakasına dönüştürülmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin berberlik yaptığını, evli ve iki çocuğunun olduğunu muhtelif borçlarının ve giderlerinin olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davalının davacıya dava tarihinden itibaren 200 TL tedbir nafakası ödemesine, tedbir nafakasının hükümle birlikte iştirak nafakası olarak ödenmesine devam edilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; yardım nafakası talebine ilişkindir. TMK'nın 328. maddesi gereğince, anne babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Ancak çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. TMK'nın 364. maddesinde ise; herkesin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Yardım nafakası aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmayacağı gibi, aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu bağlamda okumakta olan kişi kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Diğer taraftan, medeni yargılama hukukunda egemen olan taraflarca getirme ilkesine göre davanın sebebini oluşturan vakıaların getirilmesi taraflara yüklenmiş bir ödevdir. Buna karşılık bu vakıaları mümkün olan bütün hukuki görüş açılarından inceleme ve hukuku uygulama görevi ise hâkime yüklenmiştir. Hâkim tarafların hukuki sebepleri hiç belirtmemiş ya da yanlış belirtmiş olması ile bağlı tutulmamıştır. Bu sayede, tarafların hukuku bilgisizliklerinden zarar görmeleri engellenmiştir. Nitekim 6100 sayılı HMK'nun 33. maddesi ve 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı YİBK'na göre olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Hakimin hukuki nitelendirmede bulunma görevine ilişkin muhtelif kararlar mevcuttur. (YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991) Somut olayda, davacı tarafından dava dilekçesinde her ne kadar hukuki nitelendirme tedbir nafakası ve sonrasında hükümle birlikte iştirak nafakası olarak yapılmış ise de, dosya muhdeviyatından ve tanık beyanından, davacının üniversitede okuduğu, eğitim giderlerinin olduğu, herhangi bir gelirinin bulunmadığı ve eğitimini sürdürebilmek için babasının yardımına muhtaç olduğu açık olup, bu durumda talebin ana-baba veya üstsoydan, TMK.nun 328. 364. maddeleri uyarınca yardım nafakası talebine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece; iş bu nafaka talebinin "yardım nafakası" olarak hukuki nitelendirilmesi yapılarak "...davacının talebinin kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren aylık 200 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine" şeklinde hüküm tesisi cihetine gidilmesi gerekirken, "... davalının davacıya dava tarihinden itibaren 200 TL tedbir nafakası ödemesine, tedbir nafakasının hükümle birlikte iştirak nafakası olarak ödenmesine devam edilmesine karar" şeklinde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.