MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 8. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 08/04/2014NUMARASI : 2013/25-2014/306Taraflar arasındaki yoksulluk nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşandıklarını, boşanma kararının tenfizine ilişkin kararın kesinleştiğini, davacının çalışmadığını, Almanya'da sosyal yardım aldığını, geçinemediğini ileri sürerek; aylık 1.000.00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; davanın 1 yıllık yasal süre içinde açılmadığını, davacının ekonomik sıkıntı çekmediğini bildirerek, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, aylık 200.00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Davacı vekilinin, katılma yolu ile yaptığı temyiz talebi süresinde olmadığından reddi gerekir.Davalı vekilinin temyiz talebinin incelemesine gelince;TMK 178 maddesi hükmü gereği “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları boşanma hükmünün kesinleşmesinden, üzerinden 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.Taraflar Essen Aile Mahkemesinin 24.05.2007 tarih ve 1086 F 2107 No'lu kararı ile boşanmışlar, boşanmaya ilişkin bu karar Kayseri 1. Aile Mahkemesinin 30.04.2009 gün ve 2009/538 Esas 2009/520 sayılı kararı ile bu kararın tenfizine karar verilmiştir.12.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 59. maddesine göre; Yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder. Eş söyleyişle; tarafların yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren boşanmış olduklarının kabulü gerekir.Yoksulluk nafakası talebine ilişkin bu dava ise 10.01.2013 tarihinde açılmıştır. Somut olayda 22.01.2013 tarihinde tebliğ edilen dava dilekçesine karşı davalı 26.02.2013 tarihinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Davalının cevap dilekçesi davacıya 01.03.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı ise 26.03.2013 tarihli dilekçe ile davalının zamanaşımı itirazının kabul edilemeyeceğini, 1 yıllık sürenin tazminat ve mal rejimi davaları için geçerli olduğunu beyan etmiş; 04.06.2013 tarihli öninceleme duruşmasında ise; davalının zamanaşımı itirazını kabul etmediklerini, nafaka talebinin ihtiyaç doğrultusunda her zaman ileri sürülebilecek davalardan olduğunu bildirmiştir.Zamanaşımı bir talep ve dava hakkının kanunda belirtilen süre içinde kullanılması halinde usul hukukunca öngörülen şekilde ileri sürülmek koşuluyla, borçluya borcunu ödememe imkanı veren bir hukuki müessesedir. Zamanaşımı bir itiraz olmayıp, def'i niteliğinde olduğundan ileri sürülmedikçe hakim tarafından doğrudan doğruya ( resen) göz önünde tutulamaz. (HGK 2006/4-232 E. - 2006/269 K.) 6100 sayılı HMK'nun 319. maddesi hükmü uyarınca nafaka davalarının tabi olduğu Basit Yargılama Usulünün uygulandığı hallerde; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def'i de cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı def'i ileri sürülmemiş yada süresinde cevap dilekçesi verilmemiş ise; zamanaşımı def'i davacının açık muvafakati ile yapılabilir.Zira HMK 141/1 in 1. cümlesinde; tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile iddia ve savunmalarını serbestçe değiştirip genişletebileceği belirtildikten sonra; aynı cümlenin devamında tarafların öninceleme aşamasında “ancak” diğer tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını değiştirip, genişletebileceği hüküm altına alınmıştır.Mahkemece; 04.06.2013 günlü oturumda davalının cevap dilekçesinin süresinde sunulmadığı gerekçesiyle zamanaşımı def'inin reddine karar verilmiş ise de, az yukarıda açıklanan usul hükümleri göz ardı edilerek zamanaşımı def'inin reddine karar verilmiştir. Öyle ise mahkemece; davalının zamanaşımı def'i HMK 317, 319 ve 141'inci madde hükümleri irdelenerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.