Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14494 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11739 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalıdan alacağını tahsil etmek için icra takibine giriştiğini, davalının itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının davalıdan hatır senedi düzenlemesini istediğini, davalının kabul ettiğini, davacının bunları takibe koymaya başladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece bozma kararına uyularak davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir .Mahkemece verilen ilk karar, " ...Davacı tarafından davalı aleyhine üç adet senede dayalı olarak ilamsız takip yapılmış, davalının takibe itirazı üzerine eldeki dava açılmıştır. Davacı tarafından takibe konu edilen senetler ile daha önce davalı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus takip yapıldığı, ancak davalının başvurusu üzerine .... İcra Mahkemesinin 2006/844 Esas, 2006/852 Karar sayılı ilamıyla takibe konu senetlerin kambiyo senedi niteliğini taşımadığı belirlenerek takibin iptaline karar verildiği dosyadaki karar suretinden anlaşılmaktadır. Gerçekten, davacı tarafından takibe konu edilen senetlerin ikisinde lehdar kısmında “hamiline” ibaresi ile birlikte alacaklı-davacının isminin yazılı olduğu görülmektedir. Davacının takibe dayanak olarak ibraz ettiği ve imzası inkar edilmemiş, 30.11.2004 vadeli ve 30.10.2004 vadeli senetler HUMK’nun 292. maddesinde düzenlenen yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Öyle olunca yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunan senetlere dayanan davacı alacağını ispatlamak durumundadır. Bir başka deyişle alacağın varlığını ve miktarını ispat yükü davacıdadır. O halde mahkemece, tarafların tanık dahil gösterecekleri tüm delilleri toplanıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir..." gerekçesi ile bozulmuş mahkemece de bozma kararına uyulmuştur.Kural olarak bozma kararına uyan mahkemenin bu kararın içeriğine uygun işlem yapması zorunludur; bu aynı zamanda lehine bozma yapılan taraf yararına doğan bir kazanılmış haktır. Bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir. Somut olayda; mahkeme bozma kararına uyduğu halde gereklerini tam olarak yerine getirmemiştir.Mahkemece, davacı tanığı....'un beyanının olaylara dayalı olduğu gerekçesi ile kabul kararı verildiği, anılan tanığın beyanının davacının alacağının varlığını ve miktarını kanıtlar nitelikte olmadığı, tanığın davaya konu senetler konusunda davacıdan duyduklarını aktardığı anlaşılmaktadır.Davacı iddialarını tanık beyanı ile kanıtlayamamakla beraber dava dilekçesinde her türlü yasal delile dayanmış olduğundan davalı yana yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.