Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14476 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11399 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada, çeyiz senedindeki eşyaların aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 10.000,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talep edilmiş, yargılama sırasında aynen ifadan vazgeçilerek çeyiz senedinde yazılı olan eşyaların bedeli istenmiş; ıslah dilekçesi ile talep 30.822,50 TL'ye çıkarılmıştır. Mahkemece, eşyaların ikinci el değeri olan 6.639,50 TL'nin davalılardan müştereken tahsiline, ziynet eşyaları yönünden; davalı ... aleyhine açılan davanın kabulü ile 23.533,50 TL'nin davalı ...'dan tahsiline, ziynet eşyaları yönünden davalı ... aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi hükmü uyarınca da (1086 sayılı HUMK’nın 290 md.) senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin tanıkla ispatı mümkün olmayıp ancak aynı kuvvette bir belge ile kanıtlanması gerekir.Somut olayda, davacı taraf taleplerini 01.08.2008 tarihli çeyiz senedine dayandırmış olup, her iki davalıda bu belgeyi teslim alan sıfatıyla imzalamıştır. Davalıların imzaya ilişkin itirazı söz konusu olmadığı gibi, çeyiz senedinin iptaline ilişkin mahkemece verilmiş bir iptal kararı da bulunmamaktadır. Her nekadar davalı taraf senedin 5. maddesindeki "...ile 125 çeyrek altın" ibaresinin senede sonradan ilave edildiğini iddia etmiş ise de; bu hususta Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı bilirkişiden alınan raporda; sözkonusu ibarenin senede sonradan yazıldığını gösterir her hangi bir bulguya rastlanmadığı ifade edilmiştir. O halde, çeyiz senedinde yazılı çeyiz ve ziynet eşyalarının davalılara teslim edildiği hususu tarafları bağlamakta olup, bu durumda davalı eş ve davalı kayınpederin çeyiz ve ziynet eşyalarını davacıya geri verdiklerini kanıtlamaları gerekir. Oysa ki davada, davalılar senette yazılı çeyiz ve ziynet eşyalarını davacıya teslim ettiklerini yazılı bir belge ile kanıtlayamamışlardır.Hal böyle olunca mahkemece; ziynet eşyaları yönünden çeyiz senedini teslim alan sıfatı ile imzalayan kayınpeder ...'ın da davalı ... ile birlikte sorumlu olduğuna karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ziynet eşyaları yönünden davalı ... aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozma sebebi yapılmıştır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.