MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 11/03/2014NUMARASI : 2013/251-2014/254Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 24.02.2015 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davalı asil M.. P.. geldi. Karşı taraftan davacı ve vekili gelmedi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan davalı asilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra nevakısın giderilmesi bakımından dosya mahalline geri çevrilmiş; bu kez yeniden gelmekle; belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; düğünde müvekkiline 10 adet bilezik, 1 adet set (zincir, bilezik, küpe ve yüzükten oluşan), 1 adet Trabzon modelli bilezik hediye edildiğini, davalının, bu ziynetleri, ev peşinatı vereceğini söyleyerek, müvekkilinin elinden zorla alıp, bozdurduğunu, bir daha da müvekkiline iade etmediğini belirterek; ziynetlerin bedeline ilişkin olarak toplam 31.000,00 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 20.12.2013 tarihli ıslah dilekçesinde; dava dilekçesinde ziynetlerin toplam değerini 21.000,00 TL yazacakken sehven 31.000,00 TL olarak yazdıklarını beyan ederek, dava değerini 30.090,00 TL'ye çıkarmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, davacıdan yalnızca üç bilezik aldığını, bu bilezikleri bozdurup, düğün borçlarını kapattığını, zaman içerisinde bu bilezikleri davacıya iade ettiğini, diğer taraftan düğünde davacı tarafın iddia ettiği kadar takı takılmadığını, yalnızca 6 adet bilezik, bir adet set takıldığını, ziynetlerin parasıyla satın alındığı iddia edilen evin, düğünden önce, müvekkilinin ve ailesinin birikimleriyle aldığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile, 30.090,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işlemeye başlayacak yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir.Dava; ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları kanıtlaması gerekir.Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu bağlamda davacı kadın, dava konusu ziynet eşyasının varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alınıp, bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.Diğer taraftan, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.Somut olayda; davacı kadın, davaya konu ettiği ziynetleri, davalının ev peşinatı ödemek için elinden zorla aldığını ve bir daha iade etmediğini iddia etmiş, iddiasını ispat için tanık dinletmiştir. Ancak davacı tanıkları görgüye dayalı beyanda bulunmamış, davacıdan duyduklarını anlatmışlardır. Davacı, tanık beyanlarıyla iddiasını ispat edememiş, 25.03.2013 tarihli dava dilekçesinde de açıkca yemin deliline dayanmamıştır. Davalı koca ise, davacıdan yalnızca üç bilezik aldığını, bunları zaman içerisinde davacıya iade ettiğini, diğer ziynetlerin davacıda olduğunu, ziynetlerin parasıyla alındığı iddia olunan evi, evlenmeden önce kendi birikimleri ve ailesinin katkısıyla satın aldığını, ev için kredi çekmediğini savunmuş, savunmasını kanıtlamak için dosyaya tapu kaydı ve banka dekontu ibraz etmiş, tanık dinletmiştir. Davalı tanıklarından M. Ç. beyanında; evin alımına aracılık ettiğini, evin düğünden önce satın alındığını, davalının, banka hesabından para çekip, ödemeyi yanında yaptığını, davalının ev satın almak için kredi çekmediğini beyan etmiştir. Boşanma dosyasında dinlenen davalı tanıkları da, kocanın düğünden sonra yalnızca üç bilezik bozdurup, düğün borçlarını kapattığını, diğer ziynetleri kadının evden ayrılırken yanında götürdüğünü, kadının evi planlı terk ettiğini, evi, kocanın evlenmeden önce ailesinin katkısıyla satın aldığını ifade etmişlerdir. Dosyadaki tüm belgelerden; tarafların 01.10.2010 tarihinde evlendikleri, davalı kocanın adına kayıtlı taşınmazı, 29.06.2010 tarihinde, yani evlenmeden önce satın aldığı, evlendikten sonra tarafların bu evde oturdukları, davalının 2005 yılında adına açmış olduğu banka hesaplarındaki tüm paraları, evi satın aldığı 29.06.2010 günü çektiği anlaşılmıştır.Davalı koca, üç adet bileziği davacıdan alıp, bozdurduğunu ikrar ettiğine ve bu bilezikleri davacıya iade ettiğini ispat edemediğine göre, davacının davasının üç bilezik yönünden kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, ispat yükü üzerinde olan davacı kadın, üç bilezik dışındaki ziynetleri davalının elinden zorla alıp, bozdurduğunu ve bu para ile evin borcunu ödediğini ispat edememiştir.Hal böyle olunca mahkemece, davacının talebinin yalnızca üç bilezik yönünden kabul edilmesi, fazlaya yönelik istemin reddedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu talebin tümden kabulü doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.