MAHKEMESİ : ISPARTA 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 27/03/2014NUMARASI : 2013/361-2014/161Taraflar arasında görülen nafakanın kaldırılması veya azaltılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dava dilekçesinde; kendisi ve müşterek çocuklar için davalıya Kocaeli 1. Aile Mahkemesi'nin 2009/1307 esas, 2009/1221 karar sayılı ilamı ile toplam 700 TL nafaka ödemekle yükümlü kılındığını, bu nafakaları ödemeye devam etmekte iken 01/01/2013 tarihinde işinden ayrıldığını ve nafaka ödeyecek gücü kalmadığını belirterek, toplam 700 TL nafakanın kaldırılmasını, bunun mümkün olmaması halinde ise aylık 150 TL'ye indirilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 21.11.2013 tarihli dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında ise; tarafların Kocaeli 1. Aile Mahkemesi'nin 2009/1307 esas, 2009/1221 karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını ve bu karar ile davalı lehine aylık 200 TL yoksulluk nafakası, müşterek çocuklar Melisa ve Cüneyd için ise aylık 250'şer TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, boşanma sırasında müvekkilinin uzman çavuş olarak çalıştığını ve nafaka miktarının buna göre belirlendiğini ancak müvekkilinin 01.01.2013 tarihi itibariyle bu işten ayrıldığını, davalının ise 03.05.2013 tarihinde yeniden evlendiğini, ayrıca kendisine ait bir kuaför dükkanı işletmeye başladığını belirterek, davalı kadın için ödenen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, müşterek çocuklar için ödenen aylık toplam 500 TL iştirak nafakasının ise aylık toplam 150 TL'ye düşürülmesini talep ettiklerini belirtmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; davacı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını ve nafaka miktarlarının da davalı ile yapmış oldukları protokol çerçevesinde belirlendiğini, davacının sözleşme niteliğinde olan bu protokole uymakla yükümlü olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacının gelirinde azalma, davalının gelirinde ise artış olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalının 03/05/2013 tarihinde evlenmesi nedeni ile yoksulluk nafakası kendiliğinden kalkmış olacağından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davalı için belirlenen aylık 200,00 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden 19/02/2013 davalının evlendiği 03/05/2013 tarihine kadar geçerli olmak üzere aylık 150,00 TL ye düşürülmesine, müşterek çocuklar Melisa ve Cüneyd için belirlenen aylık 250,00'şer TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 200,00'er TL ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dosya kapsamı itibariyle, tarafların Kocaeli 1. Aile Mahkemesi'nin 2009/1307 esas, 2009/1221 karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, boşanma ilamının 28.12.2009 tarihinde kesinleştiği, taraflar arasındaki anlaşmaya göre davacı kadın için aylık 200 TL yoksulluk, müşterek çocuklar Melisa ve Cüneyd için aylık 250'şer TL iştirak nafakası ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.Tarafların sosyal ekonomik durum araştırmasından; davacı tarafın uzman çavuş olarak görev yapmakta iken 31.12.2012 tarihinde kendi isteği ile çalıştığı kurumdan ayrıldığı, bir şirkette aylık 1.100 TL ücret ile şoför olarak çalışmaya başladığı ve yeniden evlenmiş olduğu, davalının ise kadın kuaförlüğü yaptığı ve dava sırasında 03/05/2013 tarihinde yeniden evlendiği tespit edilmiştir.Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katkıda bulunması gerekir. Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana-baba tarafından müşterek karşılanması da ilke olarak kabul edilmiştir (TMK. 327 md.). Bu nedenledir ki, iştirak nafakasının çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana-babanın mali durumları da gözetilerek takdiri gerekir.Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce "güven" ilkesine aykırı düşer. Zira davacının sözleşme (protokol) ile elde ettiği "statü"ye beslediği güven, davalı (borçlunun) sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağı düşmediği (kötüleşmediği) veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini de arz edebilir. Ancak, karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa (örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki denge altüst oluyor ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi (MK. mad. 2) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gündeme gelir.Somut olayda davacının işinden kendi isteği ile ayrıldığı ve bu aşamadan sonra şoför olarak bir şirkette çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Buna göre taraflar arasında görülen boşanma davasından sonra davacı tarafın ekonomik durumunda, anlaşma protokolü ile kabul edimiş olan edimlerin uyarlanmasını gerektirecek şekilde öngörülemez ve katlanılamaz nitelikte olağanüstü değişikliklerin olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte taraflar arasındaki anlaşmalı boşanma kararından sonra müşterek çocuklar lehine olan iştirak nafakasında herhangi bir artışa gidilmemiş olup, aradan geçen sürede eğitim hayatına başlayan ve devam eden müşterek çocukların ihtiyaçlarının artış gösterdiği açıktır. Bu durumda; tarafların gelir durumu, müşterek çocukların yaşı, eğitim durumu ve genel ihtiyaçları doğrultusunda, anlaşmalı boşanma davasında belirlenen iştirak nafakasının indirilmesi hakkaniyete uygun olmayıp, bu itibarla davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulü ile iştirak nafakasının yazılı şekilde indirilmesine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.