MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vek.Av. ... geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı vek.Av. ... geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için 08.10.2013 gününe bırakılması uygun görüldüğünden, belli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkili ... ile kardeşleri davalı ... ve dava dışı... arasında uzun süre devam eden adi ortaklığın 04/01/2000 tarihli protokol ile sona erme şekil ve şartları hususunda sözleşme düzenlendiğini, taraflar arasında düzenlenen protokole göre bir kısım taşınmaz ile 95.000 doları müvekkilinin davalıya vermek suretiyle görevini ifa ettiğini, protokol nedeniyle davalının müvekkilinden hiç bir hak ve alacağının kalmadığını, davalının müvekkiline protokol gereğince müvekkiline devretmesi gereken ... ......'de bulunan, ... Tapu Sicil Müdürlüğünde kayıtlı 8454 ada, 24 parsel numaralı binanın 1. .... bezik bilardo salonu olarak kayıtlı bağımsız bölümün tapu devrini yapmadığını iddia ederek, dava konusu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline, tapu iptalinin mümkün olmaması halinde taşınmaz değeri 150.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı savunmasında, taşınmazların kendi çalışmaları karşılığı alındığını, davaya konu edilen adi yazılı sözleşmenin geçersiz olduğunu, taşınmazların devrinin ancak tapu yolu ile olabileceğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece, dava konusu olarak bildirilen gayrimenkulün davacı adına kayıtlı olduğu gibi tapu kayıt numarası yanlış verilmiş bile olsa öncelikle davacının sözleşmeden doğan borcunu yerine getirmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Taraflar arasında imzalanan protokol içeriği, tanık beyanları, iddia ve savunma ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında dava dışı .....' in de dahil olduğu bir ortaklığın kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, taraflar arasındaki ilişki, BK.520 (TBK 620) maddesi ve devamı maddeleri kapsamında, bir adi ortaklık ilişkisidir.Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın veya kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır.Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.Adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle, adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Adi ortaklık adına üçüncü kişiler aleyhine açılacak davaların bütün ortaklar tarafından açılması gerekir. Keza, bir ortağın diğer ortak aleyhine açtığı davada da, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir. Bu itibarla dava dışı ortak olan n de davaya dahil edilerek, yargılama yapılması gerekmektedir.Taraflar arasındaki ortaklığın fiilen son bulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin ortaklar tarafından gerçekleştirilmesi, bunun mümkün olmaması durumunda ise, mahkemece bizzat yaptırılması gerekir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir.Dosyada mevcut ve taraflarında kabulünde olduğu üzere, 04.01.2000 tarihli protokol ile, adi ortaklık sona erdirilmiştir. Bu bir tasfiye protokolüdür.Dava konusu uyuşmazlık ta, bu protokol gereğinin yerine getirilmediği noktasında toplanmaktadır.Diğer yandan, protokol gereği olarak, davacının devrini istediği taşınmazın tapu bilgilerinin yanlış bildirildiği noktasında da mahkemede bir tereddüt bulunmaktadır. Gerekçeli kararda bu durum açıkca belirtilmiştir.Bu bağlamda mahkemece, öncelikle dava dışı ortaklardan....'in iştirak hali ile mecburi dava arkadaşı olmasına göre de; davaya dahil edilip, ardından da davacı tarafından protokol gereği devri istenilen taşınmazın tapu kaydının tespit edilip, celbedilmesinden sonra, konusunda uzman bilirkişiler tarafından yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde, taraflar arasında düzenlenen 04.01.2000 tarihli porotokol gereği tasfiyenin yerine getirilip getirilmediği ve sonucunda da tapu kaydının iptalinin gerekip gerekmediği saptanarak, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yanılgılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 990 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.