Davacı ... ile davalılar ... .. ... vd. aralarındaki alacak davasına dair ... 15. Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 22/05/2012 günlü ve 2011/131 E. -2012/92 K. sayılı hükmün temyiz isteminin reddi hakkında dairece verilen 13.02.2013 günlü ve 2013/124 E. - 2013/2164 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi duruşmalı olarak istenilmiştir. Duruşma talebinin HUMK'nun 438.maddesi gereğince koşullar oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, davalının yetkili olduğu şirketten 24.03.2008 tarihli harici sözleşme ile araç satın aldığını, 17.000 TL ödeme yaptığını, davalının aracın devrini vermediğini, aracın trafik kaydında haciz şerhi olduğu için aracı geri alıp, parasını verebileceklerini söylediğini, Ocak 2009 tarihinde aracı davalıya iade etmesine rağmen paranın ödenmediğini belirterek, 17.000 TL alacağın tahsilini talep etmiştir.Davalılara Tebligat Kanununun 35.maddesi gereğince tebligat yapıldığı, davalıların duruşmaya gelmedikleri gibi cevap dilekçeside vermedikleri anlaşılmıştır. Mahkemece; davalının isticvap ve yemin davetiyesine rağmen duruşmaya gelmediği ve yemin etmediği için davanın kısmen kabulü ile 16.500 TL'nin davalı ... ...'dan tahsiline, diğer davalı .. ... Ltd.Şti. yönünden davanın reddine karar verilmiş, davalı ... ... tarafından hüküm temyiz edilmiş, Dairemizin 13.02.2013 tarih, 2013/124 E. - 2013/2164 K. sayılı ilamı ile davalı vekilinin temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verilmiş, davalı vekili tarafından 30.04.2013 tarihli dilekçe ile karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21.maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer olmaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina” dır.Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür. Burada Tüzüğün 28.maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, hâkim tarafından denetlenebilir.Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılan kişilerden birisine, imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28.maddesinin 2.,3.,4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır. Bu itibarla; Tüzüğün 28.maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21.maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.21.maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 13.10.1965 gün ve E:2/793 K:366, 16.09.1981 gün ve E:7/2371 K:604, 29.12.1993 gün ve E:18/778 K:876, 08.10.1997 gün ve E:2/499 K:783 ve 02.06.1999 gün E:1999/18–480 K:1999/486, 25.01.2006 gün ve E:2005/2- 772 K:2006/17 sayılı kararlarında da istikrarlı bir biçimde benimsenmiştir. (H.G.K. 01.07.2009 gün ve 12-257 E.- 315 K.)Ayrıca, 11.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 14.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile “Adres Kayıt Sistemi” esas alınarak 7201 sayılı Tebligat Kanununda bazı değişiklikler yapılmıştır. 6099 sayılı Kanunun 9.maddesi ile değiştirilen 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35/2.maddesine göre “Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.”Yine, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10.maddesi gereğince; “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresine yapılır. Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir.” hükmü 6099 sayılı Kanunun 3.maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” olarak açıklanmıştır. Buna göre; Tebligat Kanununun 21/2.maddesi; (6099 sayılı Kanunun 5.maddesi ile getirilen değişiklik) gereğince “Gösterilen adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıcıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmünü ihtiva eder.Davada, davalı .......'ın No 107/.....adresine yapılan tebligatda, muhatabın taşındığı ve yeni adresi bilinmediğinden iade edilmiş, daha sonra Ticaret Sicil Memurluğundan adresi sorulmuş, Ticaret Sicil Memurluğunca bildirilen No: 106 – .... adresine çıkarılan tebligatın “muhatabın ismen tanınmadığı ve mahalle muhtarlığı kayıtlarında kaydı olmadığından" iade edilmiş, mahkemece; aynı adrese Tebligat Kanununun 35.maddesine göre isticvap ve yemin davetiyeleri gönderilmiş ve davalının yokluğunda karar verilmiştir.Bu durumda davalının adres kayıt sistemindeki adresi araştırılmadan ve HMK'nun 27. maddesi gereğince hukuki dinlenilme hakkı ve savunma hakkı ihlal edilerek usulüne uygun tebligat yapılmadan davalının yokluğunda karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Belirtilen nedenlerle, Dairemizin 13.02.2013 tarih, 2013/124 E. - 2013/2164 K.sayılı ilamı ile “Temyiz talebinin süre yönünden reddi” kararının kaldırılarak, mahkemenin 22.05.2012 tarih, 2011/131 E. ve 2012/92 K. sayılı kararının usulüne uygun tebligat yapılmadığı ve davalının hukuki dinlenilme ve savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle bozulmasına karar verildi. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.