MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/10/2014NUMARASI : 2011/461-2014/499Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 15/09/2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı ve vekili Av. G.. Ş.. geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde, 29/04/2010 tarihli yazılı adi ortaklık sözleşmesi gereğince müvekkili ile davalılardan Ö.. K.. arasında adi şirket kurulduğunu, sözleşme gereğince, ortaya konulan sermaye ile inşaat yapılacağını, satın alınmış dükkanlarla imal edilecek inşaatların satışından elde edilecek karın, müvekkili Ş.. A.. ile davalılardan Ö.. K.. arasında %45'erlik oranlarda paylaşılacağını, müvekkilinin maliyeti 100.000 USD değerindeki pırlantayı sermaye olarak koyduğunu, bu pırlantaların satılması sonucunda 241.621 USDnin ortaklığa sermaye girişi olarak konulduğunu, davalı ortak Ö.. K..'un ise nakit olarak sermaye koyma borcunu üstlendiğini, ortaklık konusu inşaatta ortaklığa devri gereken daire olarak sadece 6 numaralı bağımsız bölümün kaldığını, bu dairenin müvekkili adına tescil edilmesi gerektiğini, ancak davalının tescili yaptırmadığı gibi üçüncü kişilere satma konusunda girişimlerde bulunduğunu beyan ederek, dava konusu 6 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptal edilerek müvekkili adına tesciline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı M.. A.. vekili savunmasında; davalılar arasında arsa karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, davalı Ömer'in sözleşmeden kaynaklı edimini yerine getirmediğini, bu nedenle de dava konusu taşınmazın tapusunun davalı Ö.. K..'a verilmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.Davalı Ö. K. vekili ise, davacının dava dışı 3. kişiler ile birlikte hareket ederek müvekkili olan davalıyı kandırdıklarını, ortaklık sözleşmesinin kağıt üzerinde kaldığını, davalının zarar ettiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davanın davalı Mehmet yönünden husumet nedeni ile reddine, davalı Ö.F.yönünden ise ; ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, verilen bu hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu uyuşmazlık, adi ortaklıktan kaynaklı tapu iptal ve tescil talebine ilişkindir.Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı için, taraf ehliyeti de yoktur. Bu nedenle, adi ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Adi ortaklık adına, üçüncü kişiler aleyhine açılacak davaların bütün ortaklar tarafından açılması gerekir. Keza, bir ortağın diğeri aleyhine açtığı davada da, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir. Dosyada mevcut ve taraflar arasında imzalanan 29.4.2010 tarihli ortaklık sözleşmesinin incelenmesinden, her ne kadar ortak olarak davacı ile davalı Ö.. K.. gösterilmiş ve bu kişiler ortak sıfatı ile sözleşmeyi imzalamışlar ise de, sözleşmede ortakların kar payları belirlenirken, davacı ve davalı Ö. F. dışında , A.. K..' a da % 10 oranında kar payı verildiği görülmüştür.Öyle ise mahkemece, öncelikle dava dışı A.. K..'ın, adi ortaklıkta, ortak sıfatının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir. Dava dışı A.. K..'ın ortaklardan biri olduğunun anlaşılması halinde, adi ortaklık ilişkisinde ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava dışı bu ortağın da davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken esası hakkında bir karar verilmesi doğru görülmemiştir. Dava dışı A.. K..'ın ortak olmadığının anlaşılması durumunda ise; tarafların aralarında düzenledikleri ortaklık sözleşmesi ile kendi aralarında tasfiyenin ne şekilde yapılacağını belirledikleri anlaşılmaktadır.Davacının davadaki talebi, ortaklığın tasfiyesi sonucu, ortaklığa dahil taşınmazın adına tescili olduğuna ve sözleşmede de, ortakların tasfiye usulünü belirlediklerine göre, mahkemece, 29.4.2010 tarihli ortaklık sözleşmesindeki tasfiye usulüne göre uyuşmazlığın karara bağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.