Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14085 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4857 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : BERGAMA 2. ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 20/11/2014NUMARASI : 2014/5-2014/460Taraflar arasındaki iştirak ve yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların, 04/06/2010 tarihinde açılan dava ile anlaşmalı olarak 08/07/2010 tarihli karar ile boşandıklarını, boşanma protokolünde velayetin anneye bırakıldığını, 1.000.00.- TL iştirak nafakasının kabul edildiğini, kararın 25/10/2010 tarihinde kesinleştiğini, daha sonra davacının işini kaybettiğini, iş bulamadığını, yeniden evlendiğini, yardım ile geçindiğini ileri sürerek, aylık 200.00.- TL olan yoksulluk nafakası ile aylık 1.000.00.- TL olan iştirak nafakasının kaldırılmasına, olmadığı takdirde indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın reddini istemiştir.Mahkemece yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, iştirak nafakasının aylık 750.00.- TL ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.TMK.nun 182. maddesine göre; boşanma kararı ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.TMK.nun 330.maddesindeki düzenleme ise; nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir, şeklindedir.TMK'nun 331.maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim, nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir.Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile, indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder. Bunun gibi, sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.Ancak, TBK'nun 26, 27.maddelerine(Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine) aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir.Somut olayda; ortak çocuğun 21/09/2008 doğumlu olduğu; ekonomik sosyal durum araştırma yazılarına verilen cevaplardan, annenin fabrikada çalıştığı, 1.100.00.- TL maaş aldığı, ailesi ile yaşadığı, babanın ise çalışmadığı, geçimini eşinin sağladığı, 800.00.- TL kira ödediği, davacının SGK kaydının 28/02/2013 tarihinde sona erdiği, son ücretinin 2.098.17.- TL olduğu, dinlenilen davacı tanığı Turan'ın ise davacının mimar olduğunu, nafakayı ödeyebilecek durumda olduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır.Bu durumda, mahkemece; boşanma kararından sonra davacının mal varlığında bir azalma olmadığı, işinden ayrılan ve mimar olan davacının iyi şartlarda yeni bir iş bulup çalışabileceği, protokol ile belirlenen iştirak nafakasının azaltılması için yasal bir neden bulunmadığı gibi hakkaniyetin de bunu gerektirmediği, başlangıçtaki dengenin gözetilmesi gerektiği sonucuna varılarak, iştirak nafakasının kaldırılması ya da azaltılması talebinin reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile, iştirak nafakasının azaltılmasına dair karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.