MAHKEMESİ : BURSA 2.AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 05/11/2013NUMARASI : 2012/847-2013/841Taraflar arasında görülen çeyiz ve ziynet iadesi-alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; tarafların aralarındaki geçimsizlik nedeniyle ayrı yaşadıkları ve boşanma davasının bulunduğunu, birlikte yaşadıkları süreçte davalının, altınlara ihtiyacı olduğunu söyleyip istediğini, davacı vermek istemeyince davacının 7 aylık hamile olmasına aldırmadan, şiddet uygulayıp zor kullanarak davalıdan aldığını, bu son tartışma üzerine davalının davacıyı anne evine bıraktığını, çeyiz eşyaları ve dava dilekçesinde belirtilen ziynetlerin davalıda kaldığını belirterek, aynen iadesine, olmadığı takdirde toplam 68.856 TL'nin dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevabında; davacıya ait çeyiz eşyalarının çoğunun müşterek konutta durduğunu, davacının gelip almadığını, talep edilen ziynet eşyalarının ise ortak konutu terkederken davacının birlikte götürdüğünü, ziynetlerden 78 gr 22 ayar bir adet altın pres setin gerçekte 70 gr 22 ayar olup, davalıda olduğunu; bileziklerden bir tanesinin de ortak ihtiyaçlar için bozdurulduğunu belirterek, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; 8 adet bilezik, 1 adet söz bileziği, bir adet set takımı, bir adet Cumhuriyet altını ve 7 adet çeyrek altının davalıda kaldığı davacıya verilmediği, çeyiz eşyalarının da halen davalıda olduğu gerekçe gösterilerek ziynet ve çeyiz eşyalarının iadesine, olmadığı takdirde 25.876 TL'nin faiziyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin ziynet eşyalarına ilişkin talebin reddine, davalı tarafından alınan mobilya takımı, koltuk takımı, yatak odası takımı ve karyola örtüsü takımı ile ilgili talebin reddine, diğerlerine ilişkin talebin kabulü ile davacıya iadesine, olmadığı takdirde 5.820,30 TL'nin faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmektedir.Ancak, ziynet eşyaları yönünden; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü ise davacı kadındadır.Somut olayda; taraflar arasında gerçekleşen olaylar nedeniyle 3.Ağır Ceza Mahkemesinde süren davada; davacı, “hamileliğinin 6.ayında çok rahatsızlandığını ve kendisinin isteğiyle davalının annesinin evine bıraktığını, davacının tanık olarak dinlenen anne ve babası bu süreçte davalının zaman zaman gelip evinde kaldığını” beyan etmişlerdir. İşbu dosyada dinlenen davalı tanıkları, davacının kendi isteğiyle ve daha iyi bakılmak için annesinin evine gittiğini beyan etmiştir. Davacı tanıklarının ise, davacının şiddet görerek evden ayrıldığına yönelik görgüye dayalı bilgi ve beyanları bulunmamaktadır. Bu durumda, davacının iddia ettiği gibi ziynetlerin zorla elinden alındığını kanıtlayamadığı gözetilerek, davalı tarafından kendisinde olduğu belirtilen ve davacıya iade edildiği ispat edilemeyen altın set ve bir adet bilezik yönünden davanın kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.Kabule göre de, davada 8 bileziğe ilişkin talep mevcut olduğu halde, talebi aşar şekilde, bilirkişi 9 bileziğe yönelik belirlediği bedele hükmedilmiş olması da doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.