Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13950 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9653 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : BURDUR AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 18/06/2014NUMARASI : 2014/265-2014/267Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2010 yılı Mart ayında evlendiklerini, 21.12.2012 tarihli karar ile boşandıklarını, davalının, davacının ziynet eşyalarına el koyduğunu ve iade etmediğini, davacının ziynet eşyalarının 21 adet küçük altın ve 200 gram bilezik olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL.ziynet eşyası alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ziynet eşyası alacağı olmadığını, müvekkilinin ziynet eşyalarını 2011 yılı Haziran ayında davacıya verdiğini, taraflar Ankara'da iken davacının Burdur'a ailesinin yanına gitmek istediğini ve ziynet eşyalarının da tamamını almadan gitmeyeceğini davalıya söylemesi üzerine davalının Ankara Batıkent Ziraat Bankası Kasası'nda bulunan ziynet eşyalarının tamamını davacıya verdiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, TMK.6.maddesi uyarınca ispat külfetinin davacı kadında olduğunu, hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyaların kadın üzerinde olması gerektiği, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terkedilmesi olağan durumla bağdaşmayacağı, bunun sonucu olarak ziynet eşyalarının kadın üzerinde olduğunun kabulü gerektiği, ispat yükünün olağan hayat akışına aykırılığı iddia edende olduğu, ispat külfeti kendisine düşen kadının ziynet alacağını, ziynetlerin koca tarafından el konulduğunu, kendisine iade edilmediğini somut delillerle ispatlayamadığı, davacı tarafın yemin teklifi üzerine davalı tarafın altınların kendisinde olmadığına, bu altınların kadında olduğuna dair yeminli beyanda bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Somut olayda, davalı taraf, davalının ziynet eşyalarını 2011 yılı Haziran ayında davacıya verdiğini, taraflar Ankara'da iken davacının Burdur'a ailesinin yanına gitmek istediğini ve ziynet eşyalarının da tamamını almadan gitmeyeceğini davalıya söylemesi üzerine davalının Ankara Batıkent Ziraat Bankası Kasası'nda bulunan ziynet eşyalarının tamamını davacıya verdiğini beyan etmiştir. Bu durumda, ziynet eşyalarının Banka kasasında iken davalı tarafından davacıya iade edilip verildiğini ispat yükünün davalıda olduğu gözönüne alınarak sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; ispat yükünün davacıda olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.