Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13946 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 7295 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/02/2015NUMARASI : 2014/247-2015/16Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, davalı Ayten’in murisi F. G.’ün dul aylığı almakta iken 27.06.2000 tarihinde vefat etmesine rağmen davalı torunu Ayten tarafından diğer davalı Ziraat Bankasından Fikriye’nin maaşını çekmeye devam ettiğini, kurumu zarara uğrattığını belirterek 33.068,60 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptalini talep etmiştir.Davalı Ayten vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin ne vefat öncesinde ne de sonrasında muris anne annesinin bankamatik kartını kullanmadığını bankadan para çekmediğini, buna rağmen müvekkili hakkında takip yapıldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalı Ziraat Bankası vekili; muris F. G.’ün ölümünden sonra torunu olan diğer davalının aylığını bankadan çekmeye devam ettiğini, F. G.’ün ölümünün bankaya ihbar edilmediğini, maaşlarını ATM’den çekenlerin yaşayıp yaşamadıklarının denetiminin ancak kartın süresinin dolması üzerine yapılan yoklamadan anlaşılabileceğini bu nedenle kendilerine sorumluluk yüklenemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davalı takip borçlusu A.. E..'e isnat edilen eylem ile ilgili olarak Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dolandırıcılık suçundan açılan davanın yargılaması sonucunda 12/02/2008 tarihinde atılı suçu işlediği sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilerek banka kartlarının uzatma işlemlerini yaptığı iddia edilen Ziraat Bankası görevlisi M. A. hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'na ihbarda bulunulduğu, Cumhuriyet Başsavcılığınca adı geçen hakkında 09/01/2013 tarihinde zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara yapılan itirazın Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 21/05/2013 tarihli red kararı ile kesinleştiği, dosya kapsamına göre; sigortalı öldükten sonra bankamatik aracılığıyla çekilen emekli aylıklarının takip borçlusu davalı A.. E.. tarafından çekildiği kanıtlanamadığı,mıştır, dolayısıyla bu kişi aleyhine ödenen paraların tahsili yönünde yapılan icra takibi yerinde olmadığı, her ne kadar emekli aylıklarının yatırıldığı Ziraat Bankası'nın bu haksız ödemelerden sorumlu olduğu iddia edilebilir ise de; dosyada yer alan Ağır Ceza Mahkemesi dosyası ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın M. A. hakkında yapmış olduğu soruşturmaya ilişkin evraktan usulsüz kart uzatma işlemlerinin banka görevlisi M. A. tarafından yapılmış olma ihtimalinin bulunduğu, dolayısı ile bu kişinin hem banka hem de SGK'nın zararına sebebiyet verecek şekilde söz konusu paraları çekmiş ya da çektirmiş olabileceği, suç tarihi itibariyle bu kişi hakkında yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiği nazara alındığında kötü niyetli bir görevlinin kasti eylemleri nedeniyle doğan sonuçtan kurumsal kimliği olan bankanın sorumlu tutulmasının hakkaniyete uygun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının davalı A.. E.. aleyhinde açtığı davanın reddine ilişkin verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.Davacının davalı Ziraat Bankası davalı aleyhinde açtığı davaya gelince; Dava; davacı kurum hesabından haksız yere çekildiği ileri sürülen ölen kişiye ait maaşın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali davasıdır.Davacıdan dul aylığı almakta iken 27.06.2000 tarihinde vefat eden F. G.'ün vefatından sonra 28.02.2005 tarihine kadar maaşının davalı bankadan ATM aracılığı ile çekildiği hususu taraflar arasında çekişmesizdir. Uyuşmazlık ATM kartı ile usulsüz olarak yapılan ödemelerden dolayı sorumlu olup olmadıkları ile bu ödemelerde tarafların kusurlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, kötü niyetli bir görevlinin kasti eylemleri nedeniyle doğan sonuçtan kurumsal kimliği olan bankanın sorumlu tutulmasının hakkaniyete uygun olmadığı gerekçesiyle davalı banka sorumlu tutulmamış ise de;Davacı ve davalı banka arasında yapılan 27.08.2002 tarihli protokolün 22.maddesinde "ATM kartı vasıtasıyla maaş çeken, Telefon ve İnternet Bankacılığı vasıtasıyla işlem yapan hak sahiplerinin yılda bir kez kart ve şifre geçerlilik sürelerinin Şubeye bizzat müracaat ile uzatılması sağlanacaktır" hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan davalı tarafından mahkemeye sunulan 26.02.2008 tarihli yazıda; Bağlı kuruluşları.... A.Ş'den alınan bilgi kayıtlarında söz konusu Bankkarta ait süre uzatımının, şubeleri eski çalışanı emekli personelleri M. A. tarafından gerçekleştirilmiş olduğunun bildirildiğini, adı geçen mudiye 21.03.2000 tarihinde ilk kez kart verildiği, anılan bankkartın 04.03.2004-21.02.2005 tarihleri arasında ilgili emekli personelce süre yenilemesi yapılmış olmasına karşın, uzatımla ilgili herhangi bir yazılı belgeye rastlanılmadığı belirtilmiştir. BK'nun 55/1 maddesine göre; ''Başkalarını istihdam eden kimse, mahiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve amelesinin hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesuldür. Şu kadar ki, böyle bir zararın vukubulmaması için hal ve maslahatın icabettiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamıyacağını ispat ederse mesul olmaz.'' (6098 sy TBK m.66 )Borçlar Kanununun 55.maddesi hükmü gereğince adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile çalışanın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir.Sorumluluk Hukukunun önemli ögelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur.Davalı banka adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludur. Bilindiği gibi adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Burada yasa adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklenmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmiştir. Adam çalıştıran, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin göreceği iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği, özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır (Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Prof. F. E., Cilt: 2-4 bası, sh.160). (HGK. 15.06.1994 gün ve 11-178 K.). Davalının bu en basit tedbirlere başvurmaması objektif özen görevini açıkça kötüye kullandığını kanıtlayan deliller olarak görülmelidir. Davalı, adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini ispat etmesi icap etmesi gerekecektir. Sigortalılarına ait birçok kayıt ve bilginin kendisinde olduğu düşünülürse hak sahiplerinin sağ olup olmadığını denetlemenin öncelikle davacı kurumun sorumluluğunda olduğu kabul edilmelidir. Ancak, bankkarta ait usulsüz süre uzatımının, şubeleri eski çalışanı emekli personelleri M. A. tarafından gerçekleştirilmiş olduğu dikkate alındığında davalı bankanın protokolden doğan sorumluluğunu yerine getirmediği ilke olarak kabul edilerek, davacı kurumunda sigortalısının sağ olup olmadığını denetlemedeki ihmalinin ve maaş tahakkuk ettirmesinin ancak müterafik kusur olarak değerlendirilebileceği nazara alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.