Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13908 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 6266 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KOZAN 2. ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 21/11/2013NUMARASI : 2013/244-2013/462Taraflar arasında görülen tedbir nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı dilekçesi ile; davalı ile evli olduklarını, davalının 9 yıldır başka bir kadınla birlikte olduğunu, 2 yıldır da bu kadınla Adana'da yaşadıklarını, davacı ve ailesinin geçimi için herhangi bir yardımda bulunmadığını iddia ederek, kendisi ve müşterek çocuk lehine ayrı ayrı 500 TL tedbir nafakasının tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı, davaya cevap vermemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davacı için dava tarihinden itibaren aylık 500,00 TL, müşterek çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 250,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından; dava dilekçesi tebliğinin TK'nun 21.maddesine göre muhtara yapıldığı, muhtarın ise tebligatı kendisine ulaştırmadığı, böylece davadan haberi olmadığı ve savunma yapamadığı iddiası ile temyiz edilmiştir.Dava, TMK'nun 197. maddesine göre ayrı yaşamda haklılık idiasına dayalı olarak açılan tedbir nafakası isteminden ibarettir.Somut olayda; dosya arasında bulunan, davalıya dava dilekçesinin tebliğine ilişkin tebligat parçasına bakıldığında davacı ile müşterek konutlarına gönderildiği, üzerinde ''Muhatabın adresten ayrıldığını, adreste G.. E.. sözlü beyan etti. Evrak üzerinde mernis adresi olduğundan evrak mahalle muhtarına tebliğ edildi, haber kağıdı kapısına yapıştırıldı'' şeklinde şerh bulunduğu görülmektedir.Her ne kadar Tebligat Kanunu'nun 10.maddesine göre, tebligat muhatabın bilinen en son adresine yapılacak, burada tebligat yapılamaması halinde ise muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilecek ve tebligat buraya yapılacak ise de yukarıda açıklandığı üzere tebliğ sırasında davalının bu adresten ayrıldığı açıkça belirtilmiştir. Kaldı ki bu adres davacı ile müşterek konutlarına ait adrestir ve davalının ayrıldığını beyan eden G.. E.. da davacı olup davalı ile aralarında husumet olduğu da açıktır. Tebligat Kanunu 39.madde uyarınca; ''Bu kanun hükümlerine göre kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak alakaları varsa muhatap namına kendilerine tebliğ yapılamaz.'' Bu haliyle tebligat usulsüzdür, davadan davalı haberdar edilmeden dava davalının yokluğunda bitirilmiştir. Dolayısıyla Tebligat Kanununa göre geçerli bir tebligat söz konusu değildir.Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “tebligat”, “taraf teşkili”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır: Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır. Bir davada davalının, davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, bozma ilamının içeriğine, bozma sonrası duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)6100 sayılı Yasanın 27.maddesine göre "Hukuki Dinlenilme Hakkı" iddia ve savunmada bulunma hakkında daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenleme olup; (6100 sayılı Yasanın 27.mad. Hükümet Gerekçesi) 6100 sayılı Yasanın 27, Anayasanın 36.maddesi ışığında "Hukuki Dinlenilme Hakkı" sağlanmadan taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunmaları için mahkemeye çağrılmadıkça haklarında hüküm kurulamaz. Olayımızda davalının usulüne uygun olarak çağrılmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından yokluğunda yapılan tahkikat sonunda oluşturulan hükmün bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.