Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13801 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5574 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : OSMANİYE AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 23/01/2014NUMARASI : 2013/99-2014/55Taraflar arasında görülen yoksulluk nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davada, 500 TL yoksulluk nafakasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.Mahkemece, aylık 350 TL yoksulluk nafakasına karar verilmiştir.Dosyanın incelenmesinden: Davacı ve davalının 11.10.2012 tarih 2012/763 E. ve 2012/839 K.sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, bu davanın yargılaması sırasında, davacının davalı kocadan nafaka talebinde bulunmadığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.Dava konusu uyuşmazlık, davacı kadının boşanma dosyasındaki beyanının, boşanma sonrası açtığı yoksulluk nafakası davasında kendisini bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.Uyuşmazlığın çözümlenmesinde öncelikle ilke olarak, feragat beyanının nasıl olması gerektiği üzerinde durulmalıdır.Mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun “Feragat ve Kabul” başlıklı Yedinci Faslında yer alan 91.maddesinde; “Feragat, iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir.” şeklinde tanımlanmış; 93.maddesinde “Feragat ve kabul beyanı dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.”; 95.maddesinde ise “Feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder.” hükümüne yer verilmiştir. 04.02.2011 tarihinde yayımlanarak 01.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun da (HMK'da) ise; "davadan feragat" başlıklı 307/1.maddesinde; "Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir." şeklinde tanımlanmaktadır. Aynı Kanun'un 309/1.maddesinde; "Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır." 311/1.maddesinde ise: "Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir." hükümlerine yer verilmiştir.Açıklanan bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere;Dava yoluyla bir hak talebinde bulunulabilmesi için, o hakkın maddi hukuk bakımından mevcut olması gerekir; hiç var olmayan veya başlangıçta var olmakla birlikte feragat nedeniyle bizzat hak sahibi tarafından ortadan kaldırılan (böylece, borçlu yönünden söndürülen) bir hak için, usul hukukunun kurum ve kuralları kullanılarak talepte bulunulması mümkün değildir.Feragat, davayı sona erdiren kesin bir usul işlemidir. Feragatten dönülmesi ve mülga HUMK.nun 83.maddesi ve HMK.nun 176.maddesine göre, ıslah yolu ile feragatin hükümsüz kılınması olanaksız ise de, irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebilir (HMK. 311/1-2. cümle; Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, Cilt:IV, İstanbul 2001, sahife:3646 vd.)Bilindiği gibi, feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde, feragate konu hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz (Postacıoğlu,İ.E.:Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası,İstanbul 1975, sahife:479).Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 22.05.1987 gün ve E:1986/4, K:1987/5 sayılı ilamının gerekçesinde ise, yasaların uygulanmasında, hakların korunması doğrultusunda hareket etme gereği karşısında, açık bir irade beyanı olmadan davadan feragat edildiği sonucunun çıkarılamayacağı kabul edilmiştir.HMK.nun 309/4.maddesine göre “feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.” Aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu'nun 13.04.2005 gün ve E:2005/11-242, K:2005/249; 29.04.2009 gün ve E:2009/13-76, K:2009/120; 29.04.2009 gün ve E:2009/12-112, K:2009/126; 7.1.1970 gün E:1969/2-681, K:1970/11; 13.1.1972 gün ve E:1970/8-773, K:1972/164; 1.11.1978 gün ve E:1977/575, K:1978/906 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.Öğretide de feragatin; açık ve kesin olması gerektiği belirtilmektedir (Belgesay, Mustafa Reşit:Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt:I, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No:78-95, İstanbul 1939, s.254; Üstündağ, Saim:Medeni Yarğılama Hukuku, Cilt:I-II, 6.Baskı, İstanbul 1997, s.573; Kuru, Baki:age.,s.3593; Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet:Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11.Baskı, Ankara 2011, s.552-553). (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 12.6.2013 tarih 2012/3-1626 Esas-2013/813 Karar sayılı kararı)Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, davacı kadının kayıtsız şartsız olarak boşanma davası sırasında kendisi için nafaka talep etmeyeceğini bildirmiştir.Bu beyan, yoksulluk nafakasından feragat niteliğinde olup, davacı artık bir daha yoksulluk nafakası talebinde bulunamaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2012 tarih vve 2012/3-836 E.-2013/306 K.sayılı kararı da bu yöndedir.Öyle ise mahkemece bu ilkeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yukarıda bildirilen kararı dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.