Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13584 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 18684 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün duruşmalı olarak incelenmesi davacı tarafça istenilmekle, daha önceden belirlenen günde duruşma icra edildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanununun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin 29.11.2016 günü saat 10.00’a bırakılması uygun görüldü.Belirli gün ve saatte dosyadaki bütün kâğıtlar okunarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili; müvekkilinin, ... plaka sayılı aracı, kendisini aracın sahibi olarak tanınan şahıstan davalı noterde yapılan satış işlemi neticesinde 41.000 TL bedelle satın aldığını, ancak çalınmış olduğu anlaşılan aracın gerçek sahibine iade edildiğini, davalı noterin görevi gereği kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek; 41.000 TL tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili; kendisini araç sahibi olarak tanıtan kişi tarafından ibraz edilen sahte nüfuz cüzdanının aldatma kabiliyetine haiz olduğunu, dolayısıyla 3. kişinin ağır kusuru nedeniyle illyet bağının kesildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; aldırılan bilirkişi raporu ile noterlik işleminde kullanılan kimliğin aldatma kabiliyetinin bulunduğunun anlaşıldığı, bu nedenle olay ile noterlik işlemi arasında illiyet bağı kurulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.Dava, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesine dayalı noterin sorumluluğuna ilişkin maddi tazminat davasıdır.Yargıtay uygulamasında; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Ancak, bu sorumluluktan mutlak kusursuz sorumluluk olarak benimsendiği sonucu çıkarılmamalıdır. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir. Noterin bir kamu hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak, sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen noterlik mesleğinde çalışan bir kişinin göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır. Buradaki tazminat yükümlülüğü; sorumlu kişinin somut olaydaki bireysel davranışından ziyade daha çok onun toplum ve ekonomi içindeki durumu ile kanunun ona yüklediği ihtimam ve özen görevine bağlanmaktadır. Noterlik işleminin gereği gibi yani özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirilmiş olması halinde zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa, noter sorumlu olacaktır. Dosya içeriğinden; sahte olarak düzenlenen nüfus cüzdanı ve araç ruhsatı kullanılarak davacıya davalı noterce tanzim edilen satış sözleşmesi ile araç satışı yapıldığı, kendisini aracın sahibi olarak tanıtan kişi (satıcı) tarafından ibraz edilen sahte nüfus cüzdanınında; doğum tarihi 09.10.1975, cilt no , aile sıra no ve sıra no yazılı olduğu halde, davalı noterce işlem yapılmadan önce ... ve ... Genel Müdürlüğü Kimlik Paylaşım Sistemi kullanılarak yapılan kimlik sorgulamasında; doğum tarihi 9.10.1975, cilt no 95, aile sıra no ve sıra no 1 olarak yazılı olduğu, davalı noterin nüfus cüzdanı ile kimlik sorgulama sistemindeki bilgiler arasındaki farklılığı gözetmeden işlemi tesis ettiği anlaşılmıştır. Ayrıca, davaya konu araç satış sözleşmesinin, ibraz edilen nüfus cüzdanındaki bilgiler kullanılarak tanzim edilmesi gerekirken, kimlik sorgulama sisteminden elde edilen bilgiler kullanılarak tanzim edildiği görülmektedir.Buna göre; sahte nüfus cüzdanı ile kimlik sorgulamasında elde edilen bilgiler arasındaki açık farklılığı gözetmeden işlem tesis eden davalı noterin, gerekli dikkat ve özeni göstermediği sabittir.Hal böyle olunca, mahkemece; uğranılan zarardan davalı noterin sorumlu olduğu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin red edilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı için takdir edilen 1.350 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/I maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.