MAHKEMESİ : TRABZON 2. ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİTARİHİ : 16/05/2013NUMARASI : 2012/419-2013/219 Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafın abonelik sözleşmesine dayalı olarak tükettiği elektrik bedelini ödemediğini, hakkında başlatılan icra takibine de itiraz ettiğini belirterek; takibe vaki itirazın iptalini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde, abonelik sözleşmesine şirketi vekaleten imza attığını, kişisel aboneliğinin olmadığını, sözleşmede kefil olduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığını, şirketten 2000 yılının Şubat ayında ayrıldığını, takip konusu faturaların 2002/Nisan, 2002/Temmuz, 2003/Mart, 2003/Aralık aylarına ilişkin olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; abonelik sözlemesinin şirket adına yapılması nedeniyle icra takibinin de şirket aleyhine başlatılması gerektiği gerekçesiyle, davanın husumetten reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; elektrik abonelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun "Amaç" başlıklı 2.maddesinde "Bu kanunun birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar" hükmüne yer verilmiş, yasanın 3.maddesinde "Tüketici; mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder" şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde 3.maddede tanımları verilen satıcı ve tüketici arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. 4077 sayılı Yasa'nın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Somut olayda, davalının TKHK'da belirtilen “tüketici” tanımına girmediği açıktır. O halde, uyuşmazlığın çözümü genel mahkemelerin görevi içerisindedir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re'sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Hal böyle olunca mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olması nedeniyle yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle Tüketici Mahkemesi sıfatıyla işin esasına girilip hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı görülmüş bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.