MAHKEMESİ : BUCAK 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/10/2013NUMARASI : 2013/113-2013/540Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesi ile davacı ile davalının 2005 yılında ortak olarak dershane işletmeye karar verdiklerini ,davalının ve amca oğlunun üzerlerine düşen sermaye paylarını sonra ödeyeceklerini belirttiklerini, davalının ortak olduğu dershanenin gelirine el koyarak ortadan kaybolduğunu,yapılan icra takibine itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın zamanaşımına uğradığını,esastan da reddinin gerektiğini belirtmiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde davanın davacı tarafından davalıya borç verilen para alacağından kaynaklandığını,10 yıllık zamanaşımına bağlı olduğunu belirtmiştir.Mahkemece, davacının dava dilekçesinde alacağının varlığını dershane ortaklığına dayandırdığı,davanın TBK nun 147/4. maddesine göre zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33.maddesi (mülga 1086 sayılı HUMK’nun 76.maddesi) uyarınca; davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara ait ise de, dava dilekçesini bir bütün olarak değerlendirerek, davayı nitelendirmek ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.10.2013 gün, 2013/5-603 esas, 2013/1503 karar sayılı ilamı.)HMK 31.maddesinde; “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir “ düzenlemesi yeralmaktadır.Somut olayda mahkemece HMK 31. ve 33. maddesinde yeralan anılan ilkeler uyarınca davanın aydınlatılması sağlanarak yapılacak hukuki nitelemenin adi ortaklık ya da karz (ödünç ) ilişkisi olmasına göre yargılamanın yürütülüp sonuçlandırılması gerekir iken dava dilekçesinde alacağın ortaklığa dayandırıldığı gerekçesi benimsenerek davanın aydınlatılmaksızın zamanaşımından reddine karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.Ayrıca mahkemece dava aydınlatılmaksızın yapılan adi ortaklık hukuki nitelemesine dayanılarak davanın zamanaşımına uğradığı hukuki sonucuna varılması da aşağıda değinilen ilkeler nedeni ile doğru değildir. Zira taraflarca aradaki adi ortaklığın fesih ve tasfiye edildiği iddia ve ispat edilmemiştir.TBK.nun 147/4 maddesi gereğince, bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasında açılmış bulunan davalar hakkında beş yıllık zamanaşımı uygulanır.Sözleşmeden doğan alacaklarda zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar.(TBK. m. 149) Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar (TBK m.149/2).Adi ortaklıkta; ortağın alacağını isteme hakkı, ortaklığın son bulduğu tarihte doğar ve borç muaccel hale gelir. Zamanaşımı süresi de bu tarihten itibaren işlemeye başlar. Ortaklık, taraflar arasında yapılan bir anlaşma veya mahkeme kararı olmadıkça tasfiye edilmiş sayılamaz. Tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeye karar verilmedikçe, adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmelidir. Bu bağlamda taraflar arasındaki ortaklık, fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresi henüz başlamamıştır.Mahkemece yapılması gereken taraf delilleri toplanarak davanın aydınlatılmasının sağlanması, somut uyuşmazlığa uyan doğru hukuki nitelendirmenin yapılması,davalının zamanaşımı definin yapılacak hukuki nitelemeye göre incelenmesi ve varılacak uygun sonuca göre karar verilmesidir . Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.