MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm bir kısım davalılar vekili Av.... tarafından temyizedilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I 5219 ve 5236 sayılı yasalar ile HUMK.nun 428.maddesinde öngörülen duruşma sınırı 01.01.2013 tarihinden itibaren 18.560 TL'ye çıkarılmıştır.Temyize konu edilen kararda ihtiyari dava arkadaşı olan davalılardan her biri aleyhine hüküm altına alınan alacak miktarı, duruşma sınırının altındadır.Bu nedenle duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz isteğinin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; tarafların elbirliği halinde maliki bulundukları 6.750 m² yüzölçümlü taşınmazın 5.544,20 m²'lik bölümünün, dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmasına ve ortaklardan her birine 45.046,62 TL kamulaştırma bedeli ödenmesine karar verildiğini, ancak taşınmazın 1970 yılında satın alındığını ve 2.500 m² lik bölümünün satış bedelinin müvekkili tarafından, geriye kalan kısmının satış bedelinin ise mirasbırakan ...tarafından ödendiğini, bu nedenle 1985 yılında mirasbırakan ...tarafından yapılan taksimde taşınmazın 2.500 m²'lik bölümünün müvekkiline, geriye kalan kısmının ise diğer erkek kardeşlerine verildiğini, kız kardeşlerine ise başka yerlerde hak verildiğini, müvekkilinin bu taksim gereğince kendisine düşen bölümü fiilen kullanmasına rağmen davalı kardeşlerinin kamulaştırma işlemine rıza göstererek yasal miras payları olan 1/8 oranına isabet eden 45.046,62 TL'yi dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğünden aldıklarını, bu suretle her bir davalının 16.779 TL fazla ödeme aldığını ileri sürerek; 16.779’şer TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte her davalıdan ayrı ayrı tahsilini talep etmiştir. Davalılar ... ve ...; dava konusu taşınmazın babaları olan mirasbırakan ... ait olduğunu ve ölümünden önce 5 oğlu arasında eşit olarak paylaştırıldığını, kız kardeşlerine ise başka yerlerde hak verildiğini, bu paylaştırma sırasında ağabeyleri olan davacının kendisine daha fazla yer verilmesini istediğini ancak mirasbırakanın bu isteği kabul etmediğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.Davalılar ..., ... ve ...; dava konusu taşınmazın babaları olan mirasbırakan ...tarafından satın alındığını ve öldüğü tarihe kadar kullanıldığını, taşınmazın mirasbırakan tarafından erkek çocukları arasında paylaştırıldığı iddiasının doğru olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, dava konusu taşınmazın tarafların mirasbırakanı ... ait olup 20.10.2011 tarihinde kamulaştırma işlemlerinin tamamlandığı, her bir mirasçıya 45.046,62'er TL kamulaştırma bedelinin ödendiği, dava konusu taşınmazın mirasbırakan ölmeden önce mirasçı 5 erkek kardeşe eşit olarak paylaştırıldığı, bu nedenle 5 erkek kardeşin her birinin alması gereken kamulaştırma bedelinin eşit olarak 72.074,6 TL olması gerektiği, davalı erkeklerin paylarına düşenden fazla bedel almadıkları, ancak davalı kızların yapılan taksim neticesinde kamulaştırılan taşınmazda payları olmamasına rağmen kamulaştırma bedeli aldıkları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 9.009,32 şer TL'nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ... ve ...'tan alınarak davacıya ödenmesine, davalılar Mehmet ve ...'na karşı açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazın fiilen taksim edilerek davacı ve diğer erkek kardeşlerin tasarruf ve yararlanmasına bırakılmasına rağmen, kısmi kamulaştırma işlemi sırasında fiili taksim gözetilmeden davalı ortaklara ödenilen kamulaştırma bedelinin tahsili istemine ilişkindir.TMK.nun 6.maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” TMK.nun bu hükmü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190/1. maddesinde bir başka biçimde yinelenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Bu bağlamda, uyuşmazlık; mirasbırakan tarafından taşınmazın fiilen taksim edilip edilmediği konusunda olduğuna göre ispat yükü taşınmazın fiilen taksim edildiğini ileri süren davacıya düşmektedir.Davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmıştır. Taksimin varlığı konusunda dinlenilen tanıkların çoğunluğu taksim hakkında bilgilerinin bulunmadığını beyan etmişler, tanıklardan Hatice Düzdoğulu; taşınmazın mirasbırakan tarafından 1985 yılında 5 oğlu arasında taksim edildiğini, ancak babası olan davacının bu taksimi kabul etmediğini, bir süre sonra mirasbırakanın davacıya 2.500 m²’lik bölümü vererek geriye kalan bölümü diğer oğullarına verdiğini, ... ise taşınmazın 1994 yılında 5 erkek kardeş arasında eşit olarak taksim edildiğini beyan etmiştir. Görüldüğü üzere taksimin varlığı hususunda beyanda bulunan tanıkların ifadelerinde dahi taksimin yapıldığı yıl ve paylaştırma yöntemi hususlarında çelişki bulunmamaktadır. Bundan ayrı, tanıklardan Hatice Düzdoğulu davacının kızı, ... ise tarafların kardeşi olup dava konusu hak üzerinde davacı ile aralarında menfaat birliği bulunmaktadır.Diğer taraftan, dosyadaki bilgi ve belgelerden de; mirasbırakanın 1970 yılında satın aldığı davaya konu taşınmazın mülkiyetini, taksim iddiasına rağmen öldüğü 28.08.2010 tarihine kadar (diğer taşınmazları ile birlikte) elinde bulundurduğu anlaşılmaktadır.Şu durumda; toplanan delillerden davaya konu taşınmazın mirasbırakan tarafından erkek çocukları arasında taksim edildiği, dolayısıyla davalılar ..., ... ve ...’ın sebepsiz olarak zenginleştiği iddiası ispat edilmemiştir.Hal böyle olunca; mahkemece, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.