MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada; dava konusu dairenin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili, tescilin mümkün olmaması halinde, taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili, bu talebin mahkemece yerinde görülmemesi halinde davalıya ödenen 60.000,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile taşınmazın zamanında davacıya teslim edilmemesi nedeniyle davacının uğradığı kira geliri kaybına karşılık fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000,00 TL'nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep edilmiş; 24.04.2012 tarihli celsede; dava konusu dairenin dava dışı 3. kişiye satıldığı, bu nedenle dairenin davacı adına tapuya tescilinin mümkün olmadığı belirtilerek;bedelle ilgili talepler hakkında karar verilmesi talep edilmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların bacanak olduğunu, 2001 yılında müvekkilinin yaptığı inşaatın 1.katıdaki dairenin davacıya satılması hususunda tarafların anlaştığını, davacının ödemeleri aksatması üzerine müvekkilinin davacıya yapmakta olduğu başka bir binadan daire vermeyi teklif ettiğini, davacının bu teklifi kabul ettiğini ancak bir süre sonra davacının daire istemediğini, ödediği paranın faizi ile birlikte hesabına yatırılmasını talep ettiğini, davacının davasına dayanak yaptığı belgedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunmuştur.Mahkemece; davacının taşınmaz için davalıya ödediği bedeli istemekte haklı olduğu, yükleniciye ödenen 60.000,00 TL'nin güncelleştirilmiş değerinin 65.796,69 TL bulunduğu belirtilip, taleple bağlı kalınarak, 60.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı kalmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava; harici satış sözleşmesi satışı vadedilen dairenin teslim edilmemesi nedeni ile ödenen satış bedelinin iadesi ile kira kaybının tazmini istemine ilişkindir.Davacı davasını “Tutanaktır” başlıklı 25.10.2003 tarihli belgeye dayandırmıştır. Belgede; 6169 ada, 2 parselde inşaatı devam etmekte olan binanın 3.katındaki 120 m2 alanlı dairenin 60.000,00 TL bedelle ...'e (davacıya) satıldığı, bedelinin alındığı ve 3 ay içinde teslim edileceği yazılmış olup, belge davalı tarafından imzalanmıştır. Her nekadar davalı bu belgenin altındaki imzanın kendisine ait olmadığını savunmuş ise de; imzanın davalı ...'ın eli ürünü olduğu... Dairesi'nin 24.11.2008 tarihli raporu ile tespit edilmiştir.Davacının dayandığı bu belge tapulu taşınmazın mülkiyetinin devrine yönelik olup, resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. (TMK. m. 706, Tapu Kanunu 26. md) Bu nedenle taraflarına hak ve borç doğurmaz. Taraflar ancak verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Bu durumda uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına uygun çözümlenmesi ve tasfiye edilmesi gerekir.Taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme bulunduğundan olaya 6098 sayılı TBK'nın 146. maddesinde düzenlenen (818 Sayılı BK 125. md) 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Tüm bu nedenlerle mahkemece davacının davalıya ödediği satış bedelinin iadesi yönünde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, 60.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru değildir. Zira;davacı eldeki davayı açmadan önce 60.000,00 TL'nin tahsili için 27.09.2004 günü davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatmış, davalı-borçlu borca ve yetkiye itiraz etmiş, açılan itirazın iptali davasında mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın görevli ... Tüketici Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş, ... Tüketici Mahkemesi 2009 tarihli kararı ile icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, bunun üzerine davacı 14.03.2011 günü eldeki davayı açmıştır. Bu durumda ifanın imkansız hale geldiği tarih mahkemeninde kabulünde olduğu üzere davacının davalı aleyhine icra takibini başlattığı 27.09.2004 günüdür. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da; davacının ödediği 60.000,00 TL'nin güncelleştirilmiş ortalama değeri 27.09.2004 günü esas alınarak 65.797,69 TL olarak hesaplanmıştır.Hal böyle olunca; 60.000,00 TL'ye davalının temerrüde düştüğü 27.09.2004 gününden itibaren faiz işletilmesi yönünde hüküm tesis edilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeksizin, dava tarihi olan 14.03.2011 gününden itibaren faiz yürütülmesi yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu husus davacı lehine hükmün bozulmasını gerektirmiştir.Diğer taraftan, 6100 sayılı HMK'nın 297/1 maddesinde hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı; 297/2.maddesinde de; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir.Somut olayda davacı vekili, taşınmazın zamanında teslim edilmemesi nedeniyle kira geliri kaybına karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 1.000,00 TL'nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili yönünde karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, bu talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir.Hal böyle olunca mahkemece, davacının kira talebine ilişkin olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmeksizin, HMK'nın 297/2 maddesi gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.