MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı ile müvekkilinin 31/01/2003 tarihinde davalının maliki olduğu xx xxx xx plakalı aracın 20 bin TL bedel mukabili satışı için harici satım sözleşmesi yaptıkları, davalı tarafından aracın noter aracılığı ile devri hususunda müvekkiline Antalya 10. Noterliği'nin 10/12/2003 tarih ve 33580 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile yetki verildiği; müvekkili tarafından araç bedelinin eksiksiz olarak ödendiği halde Antalya 5. İcra Müdürlüğü'nün 2004/3223 sayılı icra dosyası ile araç üzerinde haciz şerhi olduğunu öğrendiği, aracın haciz sırasında yeddiemin olarak müvekkiline teslim edildiği, bu sebeple zor durumda kalarak cebri satış ihalesine girerek sahip olduğu aracı 9.275.000-TL bedelle ikinci kez satın almak zorunda kaldığı;Taraflar arasında imzalanan 31/01/2003 tarihli sözleşmeye istinaden müvekkilin araç satım bedelini ödediği ancak davalının sözleşmeye aykırı davrandığı, bu sebeple müvekkil tarafından sözleşmeye aykırı olarak Antalya 5. İcra Müdürlüğü'nün 2004/3223 sayılı dosyasına ödemiş olduğu aracın icra ihale bedeli olan 9.275,00-TL ile satışa ilişkin 92,75-TL KDV tutarı ve 41,75-TL damga vergisi bedeli olan toplam 9.409,50-TL bedelin 29/11/2004 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tarafına ödenmesi talep ve dava edilmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında adi satış sözleşmesi imzalandığı, müvekkilinin aracın satışı konusunda davacı tarafa noterde vekaletname verdiği, davacının araç bedeli olarak müvekkiline 20.000-TL verdiği, müvekkilinin de davacıya 20.000-TL'lik güvence senedi verdiği, müvekkili ile Mustafa Saraç arasında mevcut anlaşmazlık sebebiyle araç üzerine tedbir kararı konulduğu bu sebeple davacının aracı almaktan vazgeçtiği ve müvekkilinin 20.000-TL olan araç bedelini davacıya teslim ettiği ve bu hususun sözleşme arkasında mevcut olduğu, daha sonra aracın icra marifetiyle satıldığı ve davacı tarafından dava bedeli olan 9.275,00-TL bedelle satın alındığı, dolayısıyla davacının davalıdan bir alacağının olmadığı; yine adi satış sözleşmesinin tarihinin 31/01/2003 olduğu ve beş yıllık zamanaşımının dolduğu, adi sözleşmeye dayanılarak yapılan araç satış sözleşmesinin hukuki kıymetinin olmadığı belirtilerek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Karşılaştırıldı.YKÇ. Mahkemece, iddia, savunma, icra dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusu; 2918 sayılı yasanın 20/d maddesi hükmüne aykırı olarak, taraflar arasında yapılan araç satışından sonra aracın mülkiyetinin davacıya verilmeden evvel, satışın teminatı olarak davalıdan alınan 20.000-TL tutarındaki bononun, bedeli ödenmeden davacı tarafından davalıya iade olunması ve bunun karşılığında davalının, aracın satışı ve devrine yetki veren vekaletnameyi davacıya vermesi ancak, bu vekaletname uyarınca aracın mülkiyetinin davacı tarafından iktisap edilmeden evvel aracın davalının 3. bir kişiye olan borcundan dolayı icra marifetiyle satışa çıkarılması ve davacının da bu satışa iştirak ederek aracı icradan yeniden ve ikinci kez satın almak için ödemiş olduğu 9.409,50-TL'nin davalıdan tahsili talebine ilişkindir.Trafik siciline kayıtlı araçların mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin geçerliliği, 2918 sayılı kanunun 20/d maddesi uyarınca resmi şekilde yapılmalarına bağlıdır. Burada sözü edilen resmi şekil, sözleşmenin noterde re'sen düzenleme şeklinde yapılmasıdır. Bu şekil şartı geçerlilik şartı olup, bu şekle uygun yapılmayan sözleşmeler baştan itibaren geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler ise taraflar için hak ve borç doğurmazlar. Taraflar sadece ve ancak birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı olarak geri isteyebilirler. (HGK, E.2003/4-676-K.2003/639 sayılı kararında açıklandığı gibi)Mahkemece, "davacı talebinin, harici satış sözleşmesi uyarınca ödenen bedelin iadesi değil, icra dosyasına ödenen bedelin iadesi talebine yönelik olduğu; kaldı ki harici satış sözleşmesinde ödenen bedelin bu davanın konusu olduğu değerlendirilse bile, senedin borçluya geri verilmiş olmasının borcun da ödenmiş sayılacağı" gerekçesine yer verilerek davanın reddine karar verilmiş ise de; uyuşmazlığın niteliğine göre, davacı tarafından verilen 20.000-TL'nin karşılığında davalı tarafından tanzim olunan bononun ödenip ödenmediği ve buna göre aracın davalı tarafından geri alınıp alınmadığı hususunun esas itibariyle önsorun-ön mesele şeklinde değerlendirilip çözümü ile uyuşmazlık giderilmelidir.Kırılma noktası, 10/12/2003 tarihli belgede, 20.000-TL'lik bononun davalıya iade kaydı bulunmasına rağmen, davalı tarafından davacıya bir ödeme kaydının bulunmadığı hususudur.Yine teminat senedinin iade kaydını gösteren 10/12/2003 tarihinde, davalı davacıyı vekil tayin etmiş, aracın satışı ve devri konusunda da Antalya 10. Noterliği tarafından 10/12/2003 tarih ve 33580 sayılı vekaletname tanzim olunmuştur.Bu bağlamda, davacının 31/01/2003 tarihli harici satış sözleşmesi ile aracı 20.000 TL karşılığında satın aldığı ve bedeli davalıya ödediği noktasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı her ne kadar araç bedeli olan 20.000 TL'yi davacıya iade ederek bonoyu geri aldığını savunmuş ise de; bedelin davalıya iade edilmesine rağmen aracın davalıdan neden geri alınmadığı hususu ile bononun geri alındığına dair 10/12/2003 tarihli belgede de araç bedelinin davacı tarafa iade edildiği hususu ispat edilememiştir.Ayrıca davalının, 10/12/2003 tarihli belgeye rağmen, aracın satışı ve devri konusunda davacıyı vekil tayin eden aynı tarihli vekaletnemenin tanzim sebebine ilişkin bir savunmanın da getirilmemiş olması 20.000-TL'nin ödenmediği hususundaki değerlendirmeyi göstermektedir.O halde Mahkemece, araç bedeli olan 20.000-TL'nin davacı tarafa geri ödendiği hususundaki ödemenin varlığının ispat külfeti, davalıya ait olduğu ve bu hususun da yazılı belge ile kanıtlanamadığı anlaşıldığından davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.